Roma

Tutte le strade portano a Roma      


Kaldırım taşlı dar sokak aralarında gezinirken, sokakların birleştiği irili ufaklı meydanlardan birinde, milattan önceden beri orada yaşayan devasa bir çeşmenin ufaktan seslenişini duyarsınız, ardından sokağı döner dönmez sizi tüm heybetiyle karşılar. Bu karşılaşma anı öylesine beklenmeden olur ve gördüğünüz yapı öylesine muhteşemdir ki tutulur kalırsınız. 

Meydanlardan birinde, baş döndüren kokusuyla kahvenizi yudumlarken karşınızda duran Pantheon-Tanrıların Tapınağı'nın binlerce yıldır nasıl bu güzelliğini korumuş olduğuna şaşarsınız,  tutulur kalırsınız. 

Yakınlarda olması sizi heyecanlandıran başka bir meydanın tabelalarını gördükçe sabırsızlanırsınız. Kimileri hayalinde resmini çizmiştir, kitaplardan okuduğu, filmlerden gördüğü kadarıyla. Ama insan kendini ancak Roma'da Roma'ya hazırlayabilirmiş meğerse. Başka bir zamanın arka bahçesi Navona Meydanı. Gerçeği çarpar; nehirlere, doğaya adanmış çeşmeler ürpertir, büyüler sizi, tutulur kalırsınız.

Trafik ışığının yeşil yanmasını bekleyip, iki yanı ağaçlı caddeden aşağı yürürken kentin -kimi işine yetişme telaşında, kimi yürüyüşte, sporda- insanlarının güzelliğini, zerafetini yüzünüzde bir gülümsemeyle izlersiniz. Etekleri uçuşan su yeşili Vespasıyla süzülen genç kız, rengarenk kaskları ile Vespaları üzerinde birbirinden şık italyan erkekleri, genç, yaşlı ...derken yanı başınızda bitiveren devasa Collosseum'un sonra hemen ardındaki Antik Roma şehrinin sizi bir anda taşıdığı zamanlar arası yolculukta başınız döner, tutulur kalırsınız. 

Antik Roma'dan başlayıp tarihin tüm zamanlarına şahit olmuş vakur, kimi zaman hoyrat akan biri vardır şehirde. Tiber, Tiberina, Tevere. Nehrin kenarında yürüyüş yaparken gün boyu içinde yaşadığınız film setinin sizi kendinizden geçiren sahnelerinin yorgunluğunu tatlı tatlı atmaya çalışırken birileri, yüzyıllar önce  sizi karşı yakaya bağlayacak meleklerin arasından geçilen bir köprü yapmış, bitimine da bir masal kale yerleştirmiştir. Castel S'angelo gün ışığında ayrı gece karanlığında ayrı büyüler sizi. Tutulur kalırsınız. 


Köprüler, köprülerden geçen tramvaylar, sokaklara, yere göğe, evlere, balkonlara  olur olmadık her yere kondurulmuş binlerce heykel başınız dönerken, göğe yükselen soluk mavi bir muhteşem kubbe, şehir içinde bir ufak şehir Vatican oracıkta. Tutulur kalırsınız.

Sıra sıra köprüler sizi nehrin öte tarafına çağırır. Trastevere yanı Tevere'nin öte yanı... Roma'nın bohem mahallesi, sarımtırak, kapı kolları birer sanat eseri binalar arasında sokak aralarına kurulu sağlı sollu kırmızı piti kareli örtüler, minicik ahşap masa sandalyeler, neşeli insanlar, uzun yemekler, sofralar... Karaflarda sunulan ev yapımı şarap, dumanı üstünde tüten margherita, karşı masanın pasta alla vongole'sinden mi isteseydim, burnunuza çarpan parmesan kokusu, telaşlı konuşan kalabalık, geçen günün gerçekliğini sorgular, gülümsersiniz. Evviva !

Evet Roma'yı Roma yapan her şey için en anlamlı tasvir 'Tutulma' sanırım. İki bin yıl belki de daha fazla bir zamandır yaşayan bu şehir yüz yıllar boyunca her seferinde temelden değişmiş ama aynı toprakta, aynı duvarlar ve sütunlarla eskinin karakterini her yerde koruyarak...

Roma'nın Roma üzerine her kuruluşunda eski ve yeninin çeşitli zamanlarının birbiri üzerine kurularak oluşan bu yapısını anlamak başta zor oluyor. Tüm bu girift haldeki muhteşem tarihsel, yüzyıllık birikimleri seyretmek ve hayret etmek yoruyor insanı.

ROMA'NIN KURULUŞ HİKAYESİ

Mitolojik hikayeleri, bir yere ait dilden dile dolaşan gerçeklik payı olmasa bile artık orada yaşayan herkesin bilip anlattığı şehir efsanelerini dinlemeye bayılırım. İşte bu nedenle yazıda mitolojik hikayelerden, efsanelerden biraz uzun bahsetmiş olabilirim.:)
Roma ve İtalya'nın diğer şehirlerinde sıkça rastlayacağınız bir heykelin hikayesi ile başlayalım.
Bir kurdun emzirdiği iki kardeşin heykeli. 
Roma futbol kulübünün arması da, kurdun emzirdiği çocukların tasviri şeklinde.
Ergenekon Destanı ile büyük benzerlik taşıyan, Romus ve Remulus kardeşlerin hikayesi bize çok da yabancı gelmeyecek. 
Yunanlılar yer adlarının kökenini açıklamak için geleneksel olarak efsane kahramanlar yaratmışlar. M.Ö. 4. yüzyılda ortaya çıktığı düşünülen bu efsanenin Roma kentinin adını ve bazı gelenekleri açıklamak için bir Yunan öyküsünden esinlenilerek yaratılmış olduğu sanılıyor. Ne var ki yapılan kazı çalışmalarında gerçekten de Roma'nın Palatino Tepesi etrafında kurulmuş olabileceği yönünde arkeolojik bulgulara rastlanmış. Efsanenin doğruluğu nedir bilinmez ama hikayesi şöyle;
Numitor ve Amulius, dönemin kralının iki oğludur. Amulius, kardeşi Numitor'u tahtından indirerek yerine geçer ve Numitor'un kızı Rhea Silvia yı, rahibe olmaya zorlayarak bir tapınağa kapatır. Böylece evlenmesini ve çocuk yapmasını yasaklar. Çünkü Rhea Silvia'dan doğacak bir çocuğun ileride kendi tahtına göz koyabileceğini düşünür.
Olaylar başka türlü gelişir. Savaş tanrısı Mars, Silvia'ya aşık olur ve ikiz çocuklarını dünyaya getirirler. Bundan haberdar olan Amulius, Silvia'yı öldürür ve bebekleri bir sandığın içine koyarak Tiber Nehri'ne bırakır. Kıyıya vuran sandığı ve içindeki bebekleri bir dişi kurt bulur ve emzirerek onları besler. Ta ki bir çoban onları bulana dek. Bebekleri bulan çoban ve karısı, Romulus ve Remus adını verdikleri bebekleri büyütürler. Romulus ve Remus da çobanlık yapmaya başlar. 
Amulius'un askerleri ile çobanlar arasında çıkan bir tartışmada Remus yakalanarak Numitor'a götürülür ve ikizlerin, Numitor'un torunları olduğu ortaya çıkar. Remus ile Romulus'un liderliğinde çıkan büyük bir ayaklanmadan sonra dedeleri Numitor yeniden tahta çıkar.
Daha sonra, Romulus ve Remus bir şehir kurmaya karar verirler. Fakat şehri kimin kuracağına karar veremezler. Dişi kurdun kendilerini bulduğu yere gelirler. Remus, Aventino tepesine oturur ve kafasını yukarıya çevirir. O sırada başının üzerinden altı adet kuş uçarak geçer. Palatino tepesine oturan Romulus'un başının üzerinden ise on iki kuş uçarak geçer. Böylece Roma'yi Romulus kurar. Roma şehrinin ismini Romulus'tan aldığı söylenen rivayetlerden bir tanesi. 
Tarih konusunda net bir bilgi olmamakla birlikte pek çok kaynak Roma'nın kuruluşu için M.Ö. 753 yılında hemfikir.
  Romulus, Palatino Tepesi’nin çevresine bir duvar örmeye başlar. Remus yaptığı duvarın çok alçak olduğunu ileri sürerek kardeşiyle alay eder ve bunu kanıtlamak için duvarın üzerinden atlar. Öfkesine yenik düşen Romulus, kardeşi Remus’u öldürür. Romulus, kendi adından esinlenerek Roma adını verdiği yeni kentin yapımını sürdürürken bir yandan kendisine sığınan kaçakları Capitolino Tepesi’ne yerleştirir. Fakat sığınmacıların aralarında hiç kadın yoktur. Romulus, bir İtalyan kabilesi olan Sabinler’in kadınlarını düzenlediği bir eğlencede kandırarak kaçırır. Bu da belki Roma evliliklerinde kız kaçırmanın temelinin dayandırıldığı efsanevi hikayelerden biri olabilir. 
ROMA'YA ULAŞIM

Türkiye'den Roma'ya THY, Pegasus, Alitalia firmalarının direk seferleri bulunuyor. Roma'da Ciampiono ve Fiumicino olmak üzere iki havaalanı bulunuyor. Ciampino Havaalanı, şehirler arası uçuşlarda kullanılıyor. Ryan Air ve Easyjet gibi düşük maliyetli uçak şirketleri de Ciampino'yu kullanıyorlar. Türkiye'den uçuşlarda, Fiumicino Havaalanı'na indikten sonra şehre ulaşım için tren ya da otobüs seçenekleri mevcut. Her yarım saatte bir hareket eden seferler düzenleyen Leonardo Express ile yarım saatlik bir yolculukla şehir merkezine ulaşmak oldukça rahat. Güncel saat ve ücret bilgileri için;
http://www.trenitalia.com/cms/v/index.jsp?vgnextoid=dd2aeb82a8fbf310VgnVCM1000008916f90aRCRD
Havaalanından şehir merkezine ulaşımda otobüsü tercih ederseniz, SITBusShuttle firması ulaşımı sağlıyor.
http://www.sitbusshuttle.com/en#

Roma'ya, İtalya'nın başka şehirlerinden ulaşımın en kolay yolu trenler. 
Tren ve bilet türleriyle ilgili kısaca bir hatırlatma yaparsak, Regionale en yavaş ve en ucuz olan tren türü. Bu trenin biletlerini internet sitesi üzerinden yolculuğunuzdan en fazla 7 gün önce satın alabilmeniz mümkün. EC, Frecciarossa ve IC gibi hızlı ve daha konforlu olan trenlerin biletlerini 60 gün öncesinden alabilmek mümkün. Ne kadar önce satın alırsanız hem bilet bulma açısından hem de uygun fiyatla alabilme açısından şansınız artar. Bilet türleri de Base, Economy ve Super Economy olmak üzere 3'e ayrılıyor. Base türündeki biletlerde iade ve sınırsız değişim hakkınız var. Economy türü biletlerde bir kez değişim yapabilir ancak iade işlemi yapamazsınız. Super Economy türü biletlerde ise iade ya da değişim yapabilmek mümkün değil.
http://www.trenitalia.com/cms/v/index.jsp?vgnextoid=4ddd1a035296f310VgnVCM1000005817f90aRCRD&formtype=1

ROMA'DA ULAŞIM

Şehir merkezinde geleceğiniz istasyon, şehrin merkezi tren garı olan Termini. Termini, aynı zamanda neredeyse tüm otobüslerin ana durağı ve ayrıca iki farklı metro hattının da kesişim noktası. 
Roma'da  Linea A ve Linea B isimli iki farklı hatta sahip metro, en yaygın kullanılan toplu taşıma ve ulaşım aracı. Bu iki metro hattı sadece Termini Durağında  kesişiyorlar.
 Otobüsler de pek çok noktada işinize yarayabilir. Otobüs güzergahları ya da metro hatları ve daha fazla bilgi sahibi olmak isteseniz inceleyebilirsiniz;
http://www.atac.roma.it/page.asp?p=2

NASIL GEZELİM
Yürüyerek keşfedilebileceğimiz bir şehir Roma, ve bir şehri keşfetmenin en güzel yolu da bu bence. Turistik haritaya bakınca büyük görünse de aslında tüm gezilecekler yerler birbirine yakın ve yürüme mesafesinde.

El yapımı haritamızla tarihi şehir bölgesine, metro güzergahına ve başlıca görülmesi gereken yerlere şöyle bir bakabiliriz...


Başlangıç noktası kalınan yere göre değişebilecek olsa da metro güzergahını kullanarak yürümek mantıklı olabilir. Böylece hem zaten tüm görülesi yerlerin yakınında duraklar olduğundan bunları kaçırmamış olursunuz hem de sokakları, caddeleri keşfedersiniz. Yorulduğunuz yerde ya da artık yürümek istemediğinizde atarsınız kendinizi metroya, otobüs ya da tramvaya. 
Bunlar dışında zaman kısıtı olanlar için sightseeing turları mantıklı olabilir.
http://www.city-sightseeing.com/tours/italy/rome.htm

ROMA PASS CARD

Roma'ya ayak basar basmaz edinilmesi gereken ilk şey diyebilirim. Roma Pass aldığınızda, 3 günlük tüm toplu taşıma araçlarında geçerli bir ulaşım kartı, 3 gün içerisinde kullanılabilecek ilk iki müze ya da tarihi bölgeye ücretsiz giriş, diğerlerinde de belirli oranlarda indirim hakkı, Roma haritası ve rehberi veriliyor. Müze ve tarihi alanların giriş ücretlerinin azımsanmayacak ölçüde yüksek olduğu düşünülürse Roma Pass almak mantıklı bir seçim olacaktır. İncelemek için;
http://www.romapass.it/p.aspx?l=en&tid=2

Ben hiçbir müzeyi ya da tarihi bölgeyi gezmeden bir Roma tatili planlıyorum derseniz de günlük, 3 günlük ya da haftalık toplu taşıma biletlerinde almanız uygun olur. 

KONAKLAMA MEVZUSU



Konaklama yeri konusu bütçenize, bireysel tercihlere ve seyahat türünüze göre çok çeşitlilik göstereceğinden bir tavsiyede bulunmak istemiyorum. Ama illa bir kriter koymak gerekirse seçeceğiniz yerin en azından herhangi bir metro istasyonu durağına yakın olması tercih edilebilir.
Bir de gece belli bir saatten sonra toplu taşıma araçları çalışmadığından surlar dışına (Tarihi Roma) çıkmamakta fayda var. :) 
Ben Roma gezisinde Termini Tren İstasyon'unun karşı ara sokağında bulunan Impero Hotel'de kaldım. Muhteşem konumu nedeniyle otel seçimiyle ilgili hiçbir pişmanlığım yok. Zira benim konaklanan yerden tek beklentim temizlik ve merkezi konum. 
Konaklama siteleri içinde booking.com benim favori adresim. Güvenlik konusunda hiç tereddüdüm olmadan kullanıyorum, ayrıca kullanıcı yorumları çok faydalı. Siz de bütçenize, aradığınız kriterlere göre kalacağınız yeri belirleyip, daha önce kalan kişilerin yorumlarını mutlaka dikkate alıp rezervasyon yaptırabilirsiniz. Rezervasyon yaptırırken iptal şartlarını dikkatlice okumayı ihmal etmeyin. Çoğu mekan rezervasyon gününden 2 gün öncesine kadar ücretsiz iptal imkanı tanıyor. Hatta bazıları otele yerleşmeme durumunda otomatik iptal veriyor ve hiçbir ücret talep edilmiyor. Yine bazı oteller rezervasyon için kredi kartı şartını bile aramıyor.  
Avrupa'da alacağınız kahvaltılardan %100 memnun kalma gibi bir durum söz konusu değil. Zira kahvaltı kültürlerimiz çok farklı. Bu nedenle bu kısım benim için değerlendirme kriteri değil. Siz de yorumlarda yazan ''kahvaltısı çok kötüydü'' şeklindeki olumsuz ifadelerden fazla etkilenmeyin derim. En zayıf kahvaltı bir kruvasan ve kahve şeklinde, yanına ambalajlanmış mini peynirler, reçel, meyve suyu eklenmiş sunumlar da var. Kruvasan bulursanız yine şanslısınız, bazen etimekle gelen kahvaltı bile olacaktır. Neyse ki kahveler muhteşem. 
Şimdi yeme-içme ve kahve üzerine lafı biraz uzatabilirim ama, pek çok kişinin İtalya seyahati Roma ile başladığından bazı bilgileri bu yazıya koymayı uygun buldum.

UN CAFFE PER FAVORE


Kahve siparişi ilk başta biraz komplike gelebilir bize :) Un caffe per favore dediğiniz anda ya da sadece caffe de diyebilirsiniz, önünüze gelecek olan kahve espresso'dur. İtalyanlar, espresso demezler caffe derler. Siz de eğer gerçekten espresso içmek istiyorsanız un caffe şeklinde sipariş verin.
Kahve seçimini belirttikten sonra parasını ödemeye geldi sıra. Ücreti ödedikten sonra kahveyi alırsınız. O sırada, kahveyi yapan arkadaşlar o muhteşem italyancalarıyla bi çırpıda bir cümle kurarlar. Yakalamanız gereken sözcükler ''al banco (al bar) o al tavolo'' :) Eğer kahvenizi ayakta içmek isterseniz al banco, oturarak içmek isterseniz al tavolo demelisiniz. ''Aman ne fark eder canım'' demeyin fiyat fark eder.:)
Tüm kahvelerin kahvesi aslında Espresso. Espresso 2 yudumda biten, sert içimli kahve. Eğer Caffe doppio isterseniz bu kahvenin çift dublelik olanından alırsınız. Diğer tüm kahve çeşitleri espressonun İçine konulan süt miktarına göre oluşuyor.
Cappuccino; espresso, süt ve süt köpüğünden oluşur.
Cappuccino 'yu italyanlar yemekten sonra içmezler, siz içmek isterseniz de tuhaf karşılarlar.
Caffe Macchiato; espressoya çok az miktarda süt ilave edilmesiyle oluşur.
Latte Macchiato, bir bardak sütün içerisine az miktarda konulan Espresso ile yapılan kahve türü.
Latte içmek istediğinizde Caffe Latte demeniz gerekir. Latte sipariş ettiğiniz takdirde size koca bir bardak süt getirirler, çünkü italyancada latte süt demek.:)
Caffe Lungo, espressonun daha fazla su katılarak yapılmış hali, bu nedenle biraz daha hafif.
Caffe Corretto, espressonun içerisine likör katılan kahve türü.
Caffe Ristretto, Espressodan daha sert birşeyler lazım bana derseniz.
Caffe Americano, Espressoya daha fazla sıcak su katılarak hazırlanan kahve türü.
Caffe Freddo, soğuk kahve içmek isterseniz sipariş edeceğiniz kahve.

YEMEK-İÇMEK ÜZERİNE

Roma'daki tüm çeşmelerden, irili ufaklı su kaynaklarından su içebilirsiniz. Satın alacağınız zaman ya da dışarıda yemek yerken su için iki seçenek var önünüzde. Aqua Naturale ya da Aqua Frizzante( Gassata). İlki bizim su dediğimiz su diğeri adı üzerinde mineralli su, soda kıvamında ama soda kadar keskin değil. (San Pellegrino kıvamında)
İtalya'ya özgü içeceklerden denemeden dönmeyin. Bunlardan ilki, alkollü kokteyl kıvamında Aperol Spritz (Campari ile sunulan da var ama biraz acı). Aperol Spritz sevmeyen var mıdır bilmem. Deneyebileceğiniz diğer içecek Limoncello. Seveni de çok, kolonya muamelesi yapanı da. Bir diğer içki Grappa, şöyle minicik bir duble yeterli denemeniz için, içkilerin espressosu diyebilirim. Bir de enginarın çok kullanıldığı İtalyan mutfağında bunun likörünü de yapmışlar, Cynar.
Gelelim gelato mevzusuna. İtalya'nın küçük yerleşimlerinde önünüze gelen gelato'cuda yiyin, harikadır derim ama Roma ve diğer büyük şehirlerde yiyeceğimiz yeri seçmek gerek. Vecchi ve Giolitti şehrin en iyi gelato'sunu yapan yerler. Dikkat ederseniz dondurma demiyorum, zira gelato içinde daha az şeker ve hava bulunduruyor bu nedenle tadı o kadar muhteşem ve yoğun. Bir de Granita var, değişik meyvelerle yapılan bu buzlu içecek sıcak yaz günlerinin diğer kurtarıcısı.
Pizzalar da hamurlarına göre ikiye ayrılıyor, Pizza alla Romana yani Roma usulü pizzaların hamuru kağıt gibi ince, odun ateşinde ğiştikten sonra çıtır çıtır olur. Pizza alla Napoletana yani Napoli usulü pizzanın hamuru kabarıktır. Ve aslında dünyanın en iyi pizzalarının Napoli pizzaları olduğu söylenir. Hele Napoli'de yenirse...
Fazladan bilgiler; Tiramisu, İtalyanca'da tirare, mi ve su birleşiminden oluşan bir kelime. ''Beni yukarı çıkar '' gibi bir anlama sahip. Bizdeki tarifle pek de alakası olmayan tiramisuyu savoiardi bisküvileri ve mascarpone peyniriyle yapıyorlar.
Eğer domuz eti yemek istemiyorsanız, ve menüde ingilizce seçeneği bulunmuyorsa; gramerden uzak kısaca ''no carne maiale'' diyebilirsiniz.
Ristorante, trattoria, osteria şeklinde üçe ayrılan yemek mekanlarının farkı şöyle;
Ristorante en şık yemek yenilebilecek mekanlardır ve ödeyeceğiniz fatura da şıklıkla orantılı değişir,genellikle fiyatlar yüksektir.
Trattoria'lar, Ristorante'lerden daha mütevazi şirin işletmelerdir. Yemek lezzeti konusunda şüpheniz olmasın sadece yemek çeşidi daha azdır, dekorasyon daha sadedir, fiyatları da oldukça uygundur.
Osteria'lar ise daha çok aile işletmesi, 3-5 masalık ufak mekanlardır. Günlük çıkan yemek çeşidi azdır ve fiyatlar çok uygundur. Rosticceria, yine küçük lokantalar için kullanılıyor.
Sabahları bir kruvasan yanına espresso yuvarlanan, gün içinde de ayaküstü kahve ve diğer içeceklerin ayak üstü içildiği yerler Il Bar, pastaneler Pasticceria, sandviç tarzı yiyecekler satan yerler Paninoteca, şarap evleri Enoteca, pizzacılar Pizzeria adını alır.
Turistik mekanlarda yemek yemekten kaçının. İtalyada'sınız diye her adımınızı attığınız mekanda muhteşem makarnalar, pizzalar sizi beklemiyor. Gerçekten iyi yemek yapan yerler öğle yemeği için 12:30-14:00, akşam yemeğinde ise 19:00-23:00 saatleri arasında açılırlar ve diğer saatlerde kapalıdırlar, küsüp başka yerlere gitmeyin, bekleyin değecektir.
Hesabı ödedikten sonra bahşiş bırakmanıza gerek yok, zaten hesaba otomatik kuver eklenmiştir. Sadece oturmadan kuver ücretinin ne kadar olduğuna bakmakta fayda olabilir.:)
Menulerde Tavola ve Banco şeklinde iki ayrı fiyatlandırma görebilirsiniz. Tavola oturarak yemek istediğinizde ödeyeceğiniz fiyattır, Banco ise ayakta atıştırma ya da elinde alıp gitme halinde ödenecek fiyattır.

BAŞLICA GEZİLECEK YERLER

1) PIAZZA BARBERINI-FONTANA DI TREVI

2) SPAGNA-İSPANYOL MERDİVENLERİ

3) FLAMINIO-PIAZZA DEL POPOLO ve VILLA BORGHESE

4) VATİKAN-SİSTİNE ŞAPELİ

5) CASTEL SAN ANGELO

6) PIAZZA NAVONA

7) PANTHEON

8) CAMPO DE'FIORI

9) TRASTEVERE

10) PIRAMIDE ve TESTACCIO

Pantheon, Piazza Navona, Campo di Fiori, Fontana di Trevi, İspanyol Merdivenleri, Piazza del Popolo Roma'yı Roma yapan baş döndürücü güzellikte yerler. Bir tavsiyem bu muhteşem yerleri hem gündüz hem gece ziyaret etmeniz. Güneş ve Ay bu şehirde farklı işlevlere sahip.

KİLİSELER

Roma'da haliyle çok fazla kilise var. Hepsini görmek mümkün olmayacaksa da en azından bu listedekileri mutlaka görmeye gayret edin.

1) SANTA MARIA MAGGIORE

2) SAN GIOVANNI IN LATERANO

3) SANTA MARIA IN TRASTEVERE

4) SANTA MARIA DEGLI ANGELI

5) SANTA MARIA IN COSMEDIN

6) SANTA MARIA DEL POPOLO

BAŞLICA GÖRÜLMESİ GEREKEN MÜZELER

Yine müzeler arasında tercih yapmak gerekirse başlıca gezilmesi gerekenler diyebiliriz.
1) GALLERIA BORGHESE

2) VATICAN MUSEUMS

3) MUSEO NAZIONALE ROMANO-PALAZZO MASSIMO ALLA TERME

4) MUSEO NAZIONALE ROMANO- PALAZZO ALTEMPS

5) PALAZZO BARBERINI

6) MUSEI CAPITOLINI

ANDIAMO

ANTİK ROMA VE KOLEZYUM 


COLOSSEUM-COLOSSEO-AMPHITHEATRUM FLAVIUM


Roma denilince ilk akla gelen belki de bu ihtişamlı yapı.
Colosseo, ulaşım için metronun aynı isimli durağında inmek yeterli. Kaldığınız bölgeye bağlı olarak şehrin pek çok yerine olduğu gibi Kolezyum'a da yürüyerek ulaşmak da mümkün. 
Yapının orijinal ismi Flavıum'lar döneminde yapıldığı için Flavıum Amphitheatre ve ilk açıldığı yıllarda Arena olarak adlandırılır fakat daha sonraları yakınlarında bulunan İmparator Nero'nun 37 m yüksekliğindeki heykeli Colossus Neronis'in adından esinlenilerek Colosseo adını alır. Colossus ise devasa anlamına gelir ki  gerçekten de ismiyle örtüşen bir mimariye sahip Kolezyum. Nitekim yalnızca Roma İmparatorluğunun değil dünyanın da en büyük arenasıdır.
Mimarı bilinmeyen yapının inşasına  İmparator Vespanianus'un emriyle M.S. 72 yılında başlanmış. M.S. 80 yılında açılışı yapılan Kolezyum'un açılış törenleri 100 gün sürmüş.
50.000 ile 70.000 arası değişen izleyici kapasitesine sahip Colosseo tarihinde, tiyatro oyunlarına sahne olduğu gibi, pek çok kanlı oyunlara ve dövüşlere de şahit olmuş. Öyle ki yalnızca açılış törenleri sırasında en az 5000 hayvan bir o kadar insan öldürülmüş. Hayvan dövüşleri, idamlar, ve tabii en bilineni gladyatör dövüşleri ile kan gövdeyi götürdüğü bu yapı, kanlı deniz oyunları için su ile doldurulduğu bile olmuş. Tüm bu sahnelenen vahşet, kimi zaman insan-insana kimi zamansa hayvanlarla insanların dövüşmek zorunda kaldığı kanlı oyunlar dönemin imparatorlarını ve halkı eğlendirmek (!) için düzenlenirmiş. Dövüşlerde kullanılan hayvanlar Arena'nın alt kısmındaki koridorlarda günlerce aç susuz bırakılır böylece dövüşe çıktıklarında en vahşi hallerini sergilemeleri sağlanırmış.
Arena denilince ilk akla gelen Gladyatörler...Dönemin gladyatör okullarında eğitim görerek dövüş sanatını öğrenen gladyatörler çoğunlukla köleler, mahkumlar ve savaş esirlerinden oluşurdu. Bu kişiler bazen kölelikten ya da suçluluklarından kurtulmak ve özgürlüklerini kazanmak için de dövüşmek zorunda kalırlardı.
Devam eden yıllarda ve değişik hükümdarların döneminde bazı tarihçilere göre de Hristiyanlıktan sonra Arena'da insanlara ve hayvanlara uygulanan vahşet durduruldu. Sonraki yıllarda değişik amaçlar için kullanılan yapı, gerek depremlerden gerekse zaman içinde çalınan pek çok taş ve demir parçasına rağmen halen ayakta.
Colosseo'nun içini dolaştıktan sonra pek çok kişi aslında bu yapının iç kısmında görülecek pek de bir şey olmadığını, dışarıdan görmenin yeterli olabileceğini düşünse de, binlerce yıllık geçmişe sahip dünyaca ünlü bu yapıyı elbette gezmeden Roma'dan dönmek olmaz diye düşünüyorum. Tabii ki tarihini, ne için kullanıldığını bilerek, rehberle geziyorsak en azından onu dinleyerek. Aksi takdirde bir taş yığınına bakmak için çokça merdiveni tırmanmak zorunda kalmaktan öteye gitmeyecek bir aktivite haline gelecektir.:)
Kolezyum'un gerek giriş ücretinin pahalılığı gerekse girişte çok fazla sıra olmasından dolayı Roma Pass Card'ın bize sunduğu ilk iki arkeolojik alan ya da müze girişinin ücretsiz seçeneğinden birini buradan yana kullanmak en mantıklısı. Böylece bazen metrelerce uzanan sırayı beklemeden yan turnikeden geçiş yapabilirsiniz.
Colosseo (Colosseum) açılış kapanış saatleri ve biletler hakkında bilgi için linkimiz;
http://archeoroma.beniculturali.it/en/archaeological-site/colosseum

Fazladan Bilgiler:)
Roma'nın tarihindeki en ünlü imparatorlardan biri kuşkusuz Nero olsa gerek. Tarihinde pek çok yangın atlatan Roma'nın Colosseo ve çevresinde meydana gelen yangınlarından biri Nero'nun zamanına denk gelir. Roma'yı yakıp yok etmek gibi çılgınca bir fikre sahip olmakla suçlanan Nero kimi tarihçilere göre yangın sırasında lir çalıp şarkı söyleyerek alevleri izlemiştir ki hayallerinde ünlü bir şarkıcı olmak yatarmış, kimi tarihçilere göre de masumdur. Ayrıca yangın sonrası açılan boş alanlara Domus Aurea denilen devasa bir saray kompleksi inşa ettirir. Nero Burning Rom isimli disk yazma programı ismini bu tarihsel olaydan alır. Simgesinde de alevler içindeki Kolezyum bulunuyor.
Bu arada herhangi bir İtalyana Kolezyumun yerini sormak istediğinizde Kolezyum derseniz kimse bir şey anlamaz. Onlar için Colosseo'dur ve yerini öğrenmek isteyen siz, böyle telaffuz etmek zorundasınızdır:)
  • Kolezyum ve sonrasında devam ederseniz Foro Romano bölgesi oldukça büyük bir arkeolojik alan ve acıktığınızda bir şeyler atıştırabileceğiniz herhangi bir yer maalesef yok. Bu nedenle buraya girerken çantanıza su, sandviç tarzı yiyecek içecek bir şeyler almayı ihmal etmeyin.
VIA DEI FORI IMPERIALI

Arkeolojik alanlara olan ilginiz, belki daha önemlisi Roma'ya ayrılan zaman ile Colosseum sonrası plan şekillenebilir. Zira bu ihtişamlı yapının etrafında Roma Forumu ve İmparatorluk Forası denilen imparatorluğun ve Roma'nın en önemli ve görkemli kalıntılarının yer aldığı alan bulunuyor.

Antik Roma diye adlandırılan bu bölge Piazza Venezia ile başlayıp Colosseum'a dek uzanan Via Dei Fori Imperiali yani İmparatorluk Yolu'nun sağ ve sol kısımlarında bulunan arkeolojik kalıntılardan oluşuyor. Bir tarafta Capitolino ve Palatino tepeleri, Roman Forum diğer tarafta Traianus Forumu ve Augustus Forumu bulunuyor. 

 IMPARATORLUK FORASI 


denilen bölgede Colosseum haricinde görülebilecek eserler;

1. Traianus Pazarları (Dünyanın bilinen ilk modern pazar yerleşimi, giriş ücretli)
2. Nero'nun Altın Evi (Domus Aurea)
3. Traianus Forumu ve Sütunu (İmparator Traianus'un Daçya'da kazandığı zaferlerin anlatıldığı sütunlar)
4. Constantinus Kemeri (Oldukça görkemli bu kemerde başka yerlerden alınan gerçekleşmiş çeşitli olayların sahnelendiği betimlemeler ve İmparator Constantinus'un rakibine karşı kazandığı zaferler tasvir edilmiş. Colosseo 'nun hemen yanında bulunuyor.)



5. Mametine Zindanı 
6. Rodos Şövalyelerinin Merkezi ( Haçlı seferlerine katılan Rodos şövalyelerine ait bu yapıda bir şapel ve dükkanlar bulunuyor.) 
7. Nerva Forumu 
8. Iulius Caesar Forumu ( Caesar ailesi soylarını Venus'e dayandırdıklarından buraya bir Venus Genetrix Tapınağı yaptırmış.)
9. Augustus Forumu (Caesar'ın manevi oğlu Augustus buraya Mars Tapınağı'nı yaptırmış. Bu aslında öc alma amaçlı bir yapı. Augustus burayı Caesar'ın katilleri Brutus ve Cassius'a karşı kazandığı zafer sonrası yaptırır. )

Bu alanın tamamını gezmek istediğinize 3-4 saatinizi alabileceğini düşünerek planınızı yapabilirsiniz. Ayrıca hava durumunu göze alarak çok sıcak olan bir günde mutlaka sabahın erken saatlerinde arkeolojik alanları gezmeye gayret gösterin.


Nero'nun Altın Evi (Domus Aurea) tavanında meydana gelen çökme nedeniyle 8 yıl kadar kapalı kaldıktan sonra 2014 yılında tekrar ziyarete açılmış. Evi mutlaka rehber eşliğinde gezebiliyorsunuz. Bilet bulabilmek zor olacağından önceden rezervasyon yaptırmakta fayda var. Evin iç kısmının yüksek derecede nemli olduğunu ve ısının hangi mevsim olursa olsun sabit 10 derece civarında tutulduğunu bu nedenle yanınıza sıcak tutacak bir giyecek almanız gerektiğini hatırlatırım. Bilgi için;

http://www.tickitaly.com/galleries/domus-aurea-rome.php

Roman Forum için bilet satın almak gerekiyor. Burada tercih sizin. İster Roma PASS Card'ın ilk ücretsiz hakkını Colosseum'da ikincisini burada kullanın ya da ikinci hakkınızı başka bir yere saklayın. Başka bir ücretlendirme kombine bilet alırsanız yine Colosseum'a sıra beklemeden giriş yapabilirsiniz. 


ROMAN  FORUM


  Yine geniş bir alana yayılmış, Roma'nın Cumhuriyet döneminin en ihtişamlı günlerinin tanığı olan arkeolojik alan. Burası şehrin yaşam merkeziymiş dolayısıyla dükkanlar, mahkeme, finans merkezi, senato burada bulunan yapılardan. Kemerler, tapınaklar, bazilikalar oldukça  iyi korunmuş biçimde günümüze ulaşmış. Her gelen İmparator bu bölgeye yeni yapılar eklemiş. 
Roma'nın bilinen en eski yolu Via Sacra yani Kutsal Yol'un sağlı sollu iki yanına konumlandırılmış
görebileceğimiz eserler;
1. Septimius Severus Kemeri (İmparatorluğun Ortadoğu'daki zaferlerinin anısına yapılmış.)
2. Vesta Tapınağı ve Vesta Bakireler Evi ( Romulus ve Remus'un anneleri olan Rhea Silvia da bir Vesta rahibesiydi. Vesta Rahibeler'i soylu ailelerden çocuk yaşlarda seçilir ve 30 yıl süreyle tapınakta hizmet ederlerdi. Tapınak içinde yakılan ateşin sönmemesini sağlamak en önemli görevdi. Zira ateşin sönmesi kötü olayların habercisi olarak değerlendirilirdi.)
3. Curia (M.Ö. 3. yüzyıldan bugüne nasıl ulaştığına hayret edeceğiniz senato binası)
4. Kastor ve Polluks Tapınağı ( Bu tapınak yine bir zaferin şerefine yapılmış ve Roma Mitolojisinde, Tanrılar Tanrısı Jüpiter'in oğullarına adanmış.)
5. Titus Kemeri (İmparator Vespasianus ve oğlu Titus'un Yahudi ayaklanmasını bastırmalarının şerefine ve Kudüs zaferi için yapılmış.)
6. Constantinus Bazilikası (Constantinus ismi bize yabancı olmasa gerek, İstanbul'un eski ismi. Çünkü İmparator Constantinus İmparatorluğun başkentini İstanbul'a taşımıştı ve bu bölüme de Doğu Roma İmparatorluğu denildiğini tarih kitaplarından hatırlarız. Bu bazilika zamanında mahkeme,dükkan olarak kullanılmış.)
7. Vespasianus Tapınağı
8. Via Sacra
9. Satürn Tapınağı ( Tarım Tanrısı Satürn'ün tapınağında geriye kızılımsı sütunlar kalmış.)
10. Antoninus ve Faustina Tapınağı (Faustina, Antoninus'un karısı ve tapınak da ona adanmış.)
Tüm bu arkeolojik alanların güncel bilet bilgileri, açık olduğu gün ve saatler için ;
http://archeoroma.beniculturali.it/en/archaeological-sites

Ayrıca ilginizi çekerse;

http://www.tickitaly.com/tours/forum-rome-night-tour.php

CAPITOLINO ve PALATINO TEPELERİ


Bu iki büyük arkeolojik alanı gezme düşüncesinde olmasanız bile yakınlarda bulunan Palatino ve Capitolino tepelerini mutlaka görmenizi tavsiye ederim. Her iki tepeden de gün batımını izlemek ya da manzarayı seyretmek bile paha biçilemez.

Capitolino Tepesi, Michalengelo tarafından yapılan ancak hepsini tamamlamaya ömrünün yetmediği binalarla ve bahçelerle süslü. Ayrıca yine tepede Musei Capitolini ilginizi çekerse şehrin muhteşem müzelerinden bir tanesi. Eğer Roma Forumu'nu gezmeye başlamışsanız, Titus Kemeri'nden başlayan, Roma'nın bilinen en eski yolu olan Via Sacra forum boyunca devam ederek sizi Capitoline Tepesi'ne ulaştırır.
http://en.museiincomuneroma.it/ne_fanno_parte/musei_capitolini

Palatino Tepesi, imparator saraylarının, çeşmelerin kalıntılarının bulunduğu aynı zamanda Roma'nın doğduğu tepe olarak bir ziyareti hak ediyor. Dönemin imparatorları, filozoflar ve varlıklı kişiler evlerini hep bu tepeye yaptırırlarmış. Romulus'a ait olabileceği düşünülen M.Ö 9. yüzyıldan kalma üç evin kalıntıları, Kybele Tapınağı, Palatino Müzesi, Farnese Bahçeleri tepede görebileceğiniz diğer güzellikler. Forumun içinde Vesta Bakireleri Evi'nin yanındaki merdivenleri çıkarak tepeye ulaşabilirsiniz. Sadece manzarayı gördükten sonra bile eminim pişman olmayacaksınız. 




7 TEPELİ ŞEHİR ROMA


Tepeler demişken yedi tepeli tek şehir İstanbul değilmiş. Halk, Roma kurulmadan önce birbirlerinden bataklıklarla ayrılan yedi tepenin üzerinde yaşarmış. Bu tepeler;


1. Quirinale (  İtalya Başkanı'nı kaldığı yer Palazzo Del Quirinale ve Trevi çeşmesinin olduğu yer)

2. Viminale ( Tepelerin en küçüğü,ana tren garı Termini'nin olduğu yer)
3. Esquilino (Santa Maria Magiore Kilisesi ve Domus Aurea'nın olduğu bölge)
4. Aventino ( Tiber nehrine yakın konumda St. Pietro Bazilikasına bakan bir tepe)
5. Celio ( Caralla Hamamları'nın olduğu yer)
6. Palatino
7. Capitolino

Kolezyum sonrası gezi planını nasıl yapalım?
  • Öncelikle buralardayken yemek için bir yerler bulalım. Piaza Della Madonna Dei Monti meydanına ve Basilica di San Pietro in Vincoli'ye yakın La Bottega Del Caffe benim tavsiyem. Burası hem bulunduğu yer olarak çok şirin sokaklarla çevrili, hem de yediğiniz yemeklerden hiç pişman olmayacağınız bir yer. Yanlış bir yerde denemektense merak ediyorsanız haşlanmış patates, un ve yumurta üçlüsüyle hazırlanan, makarna görünümlü meşhur gnocchi'yi burada deneyin. 
Kolezyum'a çok yakın bir konumda bulunan Basilica di San Pietro in Vincoli, Michelangelo'nun en ünlü eserlerinden birine ev sahipliği yapıyor. 


 Michelangelo'nun heykellerine baktıkça insan, mermerin soğukluğu nasıl olur da neredeyse canlanacakmış kadar gerçek duran bu heykellere dönüşür diye düşünüyor. Kadınların etek kısımları sanki rüzgarda uçuşurmuşcasına gerçek, ya da kollar, bacaklardaki her bir kıvrım. Nitekim Musa'nın Hükmü heykeli öylesine gerçekçi ki söylentiye göre Michelangelo heykelin karşısına geçer ve '' konuşsana be adam '' diyerek elindeki çekici heykele doğru fırlatır. Heykelin sağ diz kısmında darbe görülebilir. 
Musa'nın Hükmü (The Moses), Hz. Musa on emri bildirmek için Sina Dağı'na çekilip orada kırk gün bekler ve geri döndüğünde halkın bir buzağı heykeline taptığını görür. Musa'nın koltuğunun altındaki on emrin yazılı olduğu levhayı, duyduğu kızgınlıktan birazdan yere fırlatacakmış gibi duran halini heykelleştirmiş Michelangelo. 
  • Bir Enoteca tavsiyesi de buralarda...Fiyatları uygun sayılacak cinsten, Cavour 313'e turistler değil yerli halk gidiyor. Zaten bizim de aradığımız bu değil mi?http://www.cavour313.it/
Colosseum sonrası Via Dei Fori Imperiali'den devam ederek Piazza Venezia'ya ulaşabilirsiniz. Buradan itibaren sol taraftaki cadde ve sokaklara doğru yürüyüşle Pantheon, Piazza Navona, Campo di Fiori görülebilir. Ya da sağ taraftaki sokak ve caddelere doğru, Fontana di Trevi, İspanyol Merdivenleri, Piazza del Popolo tarafına gidilebilir. Ya da günün yorgunluğunu atmak için nehir kenarına doğru yürüyüp Isola Tiberina'yı ( Dan Brown'ın Angels&Demons adlı romanında Robert Langdon, Tiber Nehri'ne düşer ve Isola Tiberina'daki hastane çalışanları onun suya düştüğünü görür ve kurtarırlar. Hatırladınız mı?) görebilir, köprülerden birinden nehrin karşı tarafına yani Trastevere'ye geçerek burada güzel bir akşam yemeği yiyebilirsiniz. Bunlar sizin zaman, keyif ve yorgunluk durumunuza bağlı olarak şekillenebilecek rotalar.
İlk gün Antik Roma ve Colosseum kısmına saatlerinizi harcamışsanız belki de akşamına güzel bir yemeğin ardından plana ertesi gün devam etmek isteyebilirsiniz.

Colosseum-Palatino Tepesi-Foro Romano-İmparatorluk Forası-Capitolino Tepesi sonrası benim rotam yakınlardaki Fontana Delle Tartarughe (Piazza Mattei'de) 'yi görüp, nehire devam eden caddeden yürüyerek beklenmedik mimari güzelliklerden biri olan Teatro Marcello'nun kalıntıları ile karşılaşıp Tiber kenarına çıkmak oldu. Nehir sağ tarafımda kalacak şekilde Santa Maria in Cosmedin kilisesine doğru kısa bir yürüyüş yaptım. Bu kilisenin güzel mimarisinin önüne geçen ve insanları buraya çeken aslında La Bocca Della Verita (Mouth of Truth). 


LA BOCCA DELLA VERITA


Dilimize Gerçeğin Ağzı diye çevrilebilecek bu yuvarlak formlu taşın ortasında bir erkek yüzü ağız kısmı açık şekilde yer alıyor. Erkeğin Tiber nehrinin Tanrısı Bocca olduğuna inanlar da var, Pagan Tanrılarından biri muhtemelen Uranus'ün oğlu Oceanus olduğuna da. Kapağın bir çeşmenin parçası olabileceği gibi bir rögar kapağı olabileceği konusu da kesinlik kazanmamış.

Rivayete göre 17. yüzyıldan bu yana, söylenenlerin doğruluğunu test etmek için kullanılıyor. Elini kapaktaki adamın ağız kısmından içeri koyan kişi doğruyu söylemiyorsa, taşın ağzı kapanarak kişinin elinin kopmasına neden oluyormuş. Roman Holiday filminde, Gregory Peck, Audrey Hepburn'e yalan söylediğinde bir şey olmamıştı. Ama Joe Bradley kadar şanslı olmayabilirsiniz:)



TRASTEVERE


Ponte Palatino'dan geçerek Isola Tiberina manzaralı nehri izleyin. Trastevere bölgesi Roma'nın en kendine has, bohem ve yaşayan bölgesi bence. Tevere'nin diğer tarafı anlamına gelen bu bölge Cihangir, Fener-Balat, Asmalı Mescit karışımı bir yer görünümünde. Buraya mutlaka vakit ayırmanızı ve en az bir öğünü bu bölgede yemenizi tavsiye ederim. Akşam bulduğunuz bir merdivene kurulun sokak müziğinin keyfini çıkarın.




Via Della Lungaretta boyunca yürüyerek Roma'nın en güzel ve eski kiliselerinden Santa Maria in Trastevere'ye ulaşabilirsiniz. Bu kilise Hz. İsa'nın doğduğu gün buradan çıkan yağ kaynağının üzerine inşa edilmiş. 
Aynı bölgede yakınlarda yer alan San Francesco a Ripa ziyaret edebileceğiniz kiliselerden. Burada bulunan Bernini'nin eseri, seksi Beata Ludovica Albertoni heykelini görebilirsiniz. 
Trastevere bölgesinde bulunan Gianicolo tepesinden, Roma manzarası muhteşem, aklınızda bulunsun. Tepedeyken atılan top seslerini duyarsanız öğlen vaktinin geldiğini anlamış olursunuz.:)
Zamanla ilgili bir fazladan bilgi:)
İngilizce'de kullanılan PM ve AM kısaltmaları, ante meridien (öğleden önce) ve post meridien (öğleden sonra) kelimelerinden gelir.
Trastevere, hayranı olduğumuz italyan yemeklerini doğru adreslerde yiyebileceğimiz bölgelerden biri. 
  • Ferzan Özpetek'in  tavsiyeleri ile tanınan Le Mani in Pasta 'da ( Makarnadaki el anlamında) bir öğlen ya da akşam yemeği yemeli.
http://www.lemaniinpasta.net/
  • Yeri biraz karışık olsa da Pizzeria Ivo her daim kalabalık, şehrin en iyi pizzalarını yapan yerlerden biri. Mozzarellası dillere destan. Via di San Francesco a Ripa, 158
Ferzan Özpetek'e sorulan Roma'da nerede yiyelim sorusuna karşılık cevabı şöyleydi, ''Ponte Sisto'dan Trastevere'ye geçip istediğiniz yerde yiyebilirsiniz.'' 

UN ALTRO GIORNO IN ROMA 

Termini bölgesinde kaldığım için bir diğer günün planında buradan başlayarak sırasıyla Repubblica-Barberini-Spagna-Flaminio duraklarının güzergahında yürüyerek şehrin çeşmelerini, meydanlarını, irili ufaklı kiliselerini, binlerce heykelle süslü cadde, sokak ve evlerini hayranlıkla keşfederek, bir yandan da şehrin olmazsa olmaz duraklarında molalar verdim.
Repubblica'dan başlayalım...

PIAZZA DELLA REPUBBLICA

Fontana Delle Naiadi, meydanın tam ortasında bulunan su perileri ve ağzından su fışkıran heykellerle donatılmış bir çeşme.



Piazza della Repubblica etrafını saran şık otel binalarının yarım daire şeklinde birleştiği bir meydan. Repubblica'da  görülebilecek iki kilise var. Bunlardan ilki eski Roma'da kullanılan halka açık hamamlardan birinin bir kısmına Michelangelo tarafından yapılmış Santa Maria degli Angeli. Papa Clement tarafından 1703 yılında kilisenin tabanına 45m uzunluğunda bir meridyen çizgisi çizdirilir. Eski Romalılar, Kilisenin kubbesindeki delikten giren güneş ışınlarının, yerdeki noktaların hangisine düştüğüne bakarak böylece güneşin gökyüzündeki konumunu anlarlarmış. Bir de öğlen saatlerinde gitmeye gayret ederseniz kilisenin içinde zeminde bulunan güneş saatinin üzerinde ışığın yansımasını rahat görebilirsiniz. 



Santa Maria della Vittoria kilisesi ise Bernini tarafında tasarlanmış. 
Via XX Settembre üzerinde Fontana dell'Acqua Felice ya da heykelin Musa'ya ait olmasından dolayı Fountain of Moses olarak da bilinen çeşmeyi görebilirsiniz. Çeşme şehre su getiren kemerlerden birinin bitim yerini belirtmek için yapılmış.




Sıradaki çeşmelerimiz, Via delle Quattro Fontane yani dört çeşmenin caddesi üzerinde bulunuyor. Bu cadde üzerinde dört yolun birleştiği yerdeki çeşmeleri görmeden geçmeyin. Çeşmelerdeki kadın figürlerden sağ elinin üzerine uzanmış olan Ay Tanrıçası Diana (Yunan mitolojisinde Artemis), diğer kadın Aile ve Doğum Tanrıçası Juno (Yunan Mitolojisinde Hera). Erkek figürlerden ağacın salkımları altında yatan River Tiber, diğeri River Arno.

BARBERINI


Quattro Fontane'yi gördükten sonra caddeyi bitirdiğinizde Piazza Barberini'ye gelirsiniz ve bir çeşme daha. Bernini'ye ait olan Fontana del Tritone, şehirdeki en güzel çeşmelerden biriydi bence. 

Meraklısına:)
Tritone, Yunan Mitolojisinde belden aşağısı balık, belden yukarısı insan görünümlü figür.
Meydanda yine Bernini'nin eseri olan deniz kabuğu şeklinde ufak bir çeşme daha var.



Bu bölgede yer alan Palazzo del Quirinale, İtalya başkanlarının bulunduğu yapı. 
Barberini'de görmek isteyebileceğiniz bir diğer yapı Palazzo Barberini. Barberini'ler papalık ailelerinden biriymiş bu arada. Palazzo Barberini'ye giriş ücretli ve içerisinde Caravaggio'nunkiler de dahil olmak üzere pek çok tablo sergileniyor. İlginizi çekerse;
http://www.romeguide.it/barberini/museonazionalearteanticaeng.htm

Roma'nın en şık caddelerinden biri olan Via Veneto boyunca bir tur atmak isteyebilirsiniz sonra da Via Del Tritone'den (kalabalığı takip ederek ya da tabelaları izleyerek) devam ederek minicik sokak aralarından geçip uzaktan sesini duyduğunuz o muhteşem çeşmeye varırsınız. Birbirine geçmiş o ufak sokaklarda bir türlü bulamayacağınızı zannettiğiniz Fontana di Trevi öyle ansızın karşılar ki sizi...

FONTANA DI TREVI


Fontana di Trevi'ye alternatif ulaşım yolları metronun ya Spagna ya da Barberini duraklarından birinde inerek yürümek. Sadece ülkemizde Aşk Çeşmesi olarak adlandırılan Fontana di Trevi, rivayete göre üç yeraltı su kaynağının birleştiği yerde yapıldığından ya da üç yolun birleştiği yerde bulunduğundan ismi Üç Yol Çeşmesi olmuş. 
Denizkabuğu biçiminde, Neptun'u( Deniz Tanrısı, Yunan Mitolojisinde Poseidon) taşıyan bir at arabası, bu arabayı çeken kanatlı atlar büyüleyici güzellikte. Neptun'un iki yanında ise Ceres ( yunan mitolojisinde Demeter, toprak ve bereket tanrıçası) ve Salus (yunan mitolojisinde Hygieia, sağlık tanrıçası) heykelleri bulunuyor. 



Ayrıca çeşmedeki kabartmalarda çeşmenin yapım efsanesi de betimlenmiş. Romalı askerlere şehrin susuzluk çektiği zamanlarda bir kız çeşmenin bugün bulunduğu yeri kazarlarsa su bulacaklarını söylemiş. Nicola Salvi'nin 1762 yılında tasarladığı çeşmeye arkanızı dönerek sağ elinizle sol omzunuzun üstünden attığınız bozuk paranın sizi bu şehre yeniden getireceğine inanılıyor. 



Toplanan paraların bir kısmı hayır kurumlarına veriliyormuş bir kısmı da çeşmenin bakımı için kullanılıyormuş.

La Dolce Vita


La Dolce Vita-Anita Ekberg...Siz bunu denemeyin:)
  • Söz konusu fettuccine olunca Alfredo dendiğinde akan sular durur.:) Web sitesinde yazdıkları gibi L'Imperatore delle Fettuccine. Trevi çeşmesinden kısa bir yürüyüşle gidbileceğiniz Alfredo'nun fiyatları çok ucuz olmasa da dudak uçuklatan cinsten de değil. Bugün kendinizi burada yemekle ödüllendirin.
http://www.alfredo-roma.it/dovesiamo.htm



Her şehrin bir şarkısı vardı...
Roma her ne kadar kendi melodisini fısıldasa da, Est Est Est...



EST EST EST

İtalya'da çoğunlukla trattoria'larda şaraplar (genelde ev yapımı olur) karaf içinde getirilir. Şişede gelenden çok daha samimidir, sevimlidir. Est est est ev yapımı beyaz şaraplardan birinin ismi. Roma İmparatorluğunun başına geçmesi muhtemel 5. Henry damak zevkine özellikle şaraplara düşkün biriymiş. Bir Roma ziyaretinde askerlerinden Martino'ya tüm şarap üretilen evleri gezerek en güzel şarabı kendisi için bulmasını ve geldiğinde fark edebilmesi için o evin kapısına Est ( Latince İşte Bu! ) yazmasını ister. Martino evlerden birindeki şarabı o kadar çok beğenir ki kapıya 3 kez Est Est Est yazar. Şu kesin ki Martino şaraptan anlıyormuş.:)
Est Est Est, bir beyaz şarap, beyaz sevmem deyip hemen burun kıvırmayın. Alt tonlarında uzaklardan gelen belli belirsiz meyvemsi kokular olan bu şarabı deneyin.

Fontana di Trevi sonrası Via del Corso 'yu takip ederseniz sizi bu caddenin bitiminde Piazza del Popolo bekliyor. Buraya ulaşmanın alternatif yolu metronun Flaminio durağında inmek. Burası oval biçimde tasarlanmış, tarihinde Colosseum gibi pek çok dramatik olaya, idamlara sahne olmuş bir meydan. 

PIAZZA DEL POPOLO

Bu meydanda ilk bakışta dikkati çekenler görkemli Porta Del Popolo, çeşmedeki dikilitaş ve ikiz kiliseler. İkiz kiliseler Santa Maria in Montesanto ve Santa Maria dei Miracoli usta Carlo Rinaldi'nin eserleri.



Meydanda yer alan bir diğer kilise Santa Maria del Popolo. Bu kilisede Bernini, Rafaello, Caravaggio'nun eserlerini görebilirsiniz. Yine bu kilisede, Melekler ve Şeytanlar romanını okumuş olanlar Chigi Şapeli'ni hatırlatayacaktır. Bu şapelde Diz Çöken İskelet isimli ölümü temsil eden bir yer mozaiği bulunuyor. 
Meydanın çeşmelerinden biri Fontana del Nettuno. Elinde trident'i ile Neptun (elindeki üç dişli yaba, Neptun bunu yere vurduğunda depremler meydana gelirmiş.) ve ona eşlik eden iki triton. (triton, mitolojide belden aşağısı balık, belden yukarısı insan figürüydü.)



Diğer çeşme ise dikilitaş ve aslan motifleri ile süslenmiş Fontana del Obelisco. 



Roma'da pek çok yerde bu dikilitaşlara rastlamak mümkün. Zira Romalılar, Mısır'dan getirdikleri bu devasa taşlara pek meraklılarmış. Hatta onları getirebilmek için özel gemiler bile üretmişler. Bu taşların üzerindeki motifler bir insanı, bir zamanı, bir zaferi ya da olayı anlatıyor. 
  • Bir kahve molası vermek için Via Del Babuino üzerinde bulunan Caffe Canova'ya uğrayabilirsiniz.
  • Şehrin üç yerinde şubesi bulunan Obika Mozzarella Bar'lardan biri Parioli'de. Mozzarella için uğrayın derim.
http://obica.com/portal/IT/en/dove-siamo/rome/
  • Via Del Babuino üzerindeki sokaklardan birinde bulunan Via Margutta'da Babette sizi bekliyor.
http://www.babetteristorante.it/

VILLA BORGHESE

Piazza del Popolo'dan yukarı doğru çıkan merdivenlerle Villa Borghese'ye geçmek mümkün. Burası Roma'nın en geniş yeşil alanı. İçerisinde bahçeler, heykeller, çeşmeler ve üç müze bulunuyor. 




Müzelerden Galleria Borghese birbirinden ünlü sanatçıların eserlerine ev sahipliği yapıyor. Roma Pass Card'ın geçtiği müzelerden biri olan Galleria Borghese için ;

http://www.galleriaborghese.it/borghese/en/edefault.htm



Villa Borghese'de bulunan diğer müzeler Villa Giulia ve modern sanat meraklıları için Galleria Nazionale d'Arte Moderna. Dönüşte ünlü İtalyan kişilerin heykelleri ile süslenmiş,
Pincio bahçelerini gezin ve burada bir mola vererek Roma manzarasının tadını çıkarın, mümkünse gün batımını burada izleyin.

PIAZZA SPAGNA-İSPANYOL MERDİVENLERİ

Piazza del Popolo'dan Via Del Babuino boyunca ilerlerseniz karşınıza İspanyol Merdivenleri çıkacaktır. Buraya ulaşmanın alternatif yolu metronun Spagna durağında inmek.
Merdivenler, bitimindeki şirin Trinita Dei Monti ile Piazza di Spagna (İspanyol Meydanı)'yı birleştimek için 17. yüzyılda yapılmış. Merdivenler, her mevsim ayrı bir güzel olsa da begonvillerle süslü hali bir başka güzel. Rokoko tarzındaki 138 basamaklı bu güzel merdivenler ve meydan, ismini yakınlarda bulunan İspanyol Büyükelçiliğinden almış. Piazza di Spagna'nın, Bernini ve babasının eseri olan çeşmesi Fontana della Barcaccia. Barcaccia ufak sandal anlamına geliyor. Çeşmenin ve isminin, Tiber nehrinin taştığı bir dönemde, suların ve ufak bir sandalın buraya kadar ulaşmasını konu aldığı söyleniyor.



Yine meydanda Colonna Dell'Immacolata görülebilir. Sütunun üzerinde Meryem Ana'nın heykeli bulunuyor ve bu dev sütun ismi gibi saflık, lekesizlik ve masumluğu temsil ediyor.
  • Acıktıysak ya da acıkmasak bile buradaki tek tavsiye Pastificio. Her gün sadece iki çeşit makarnanın çıktığı bu minicik dükkan merdivenlerin karşısına düşen Via Della Croce'de bulunuyor. Makarnanızı, ikram olan (!) şarabınızı alıp merdivenlere kurularak meydanın tadını bir de böyle çıkarın. Paket halde satılan makarnalardan almayı unutmayın. Dönünce o lezzeti arayacaksınız, sizi bir süre idare eder.:)
  • İtalyanlar için kahve ne ise birçoğumuz için çay da o. Çayın envai çeşidini bulabileceğiniz birbirinden lezzetli çay çeşitleri sunan Babington's Tea Room'da bir çay molası verebilirsiniz.
http://www.babingtons.com/
  • Tiramisu denilince tek geçilecek Pompi, ikinci şubesini Via Della Croce üzerinde açmış. Pompi'den sonra tiramisu üzerine bir kahve iyi gider.
  • Kahve için önerim yine yakınlardaki Via Condotti üzeinde yer alan, Antico Caffe Greco. 1760 yılından beri burada olan kafeden kimler kimler geçmemiş ki tarih boyunca.
  • ''Şık bir restoranda yemek yemek istiyorum'' derseniz Ristorante Nino en iyi tercihlerden biri.
http://www.ristorantenino.it/
Merdivenlerin hemen bağlandığı Via dei Condotti, Roma'nın en şık caddesi. Dünyanın önde gelen markaları ve tasarımcılarının yer aldığı bu caddeden devam ederek nehir kenarına ulaşabilirsiniz. Castel Sant'Angelo'nun akşamüstü ışıl ışıl manzarasını ve nehri izleyebilirsiniz. 
Nehir kıyısından, yorgunluktan bitap düşmüş olsak da Piazza Navona'nın gece görünümüne değer diyerek Via Zanardelli'ye saparak devam ederseniz Piazza Navona'ya ulaşabilirsiniz. Ya da bu planı ertesi güne bırakıp nehir boyunca romantik yürüyüşler yapabilirsiniz, nehrin tüm köprülerinden sırayla geçmek gibi aktivitelerle geceyi tamamlayabilirsiniz.:)
        UN ALTRO GIORNO IN ROMA

VATİKAN
Metronun Cipro ya da Ottoviano duraklarından birinde inerek kısa bir yürüyüşle Vatikan'a ulaşmak mümkün. 
Dünyanın en küçük devleti olan Vatikan, yüzölçümü ve nüfusuna tezat dünyanın en büyük kilisesi olan Basilica Di San Pietro ( Aziz Peter Bazilikası) 'ya ve yine dünyanın sayılı müze koleksiyonlarından Vatikan Müzelerine ve elbette meşhur Sistine Şapeli'ne sahip. Roma'dan yüksek duvarlarla ayrılan Vatikan, Katolik Kilisesi'ne ait ve devlet başkanı da Papa'nın kendisi. Vatikan için ayrı bir vize almak gerekmiyor ve bu minik ülkeye tüm girişler Roma'dan sağlanıyor. Ülkenin bayrağında birbirini kesen iki anahtar yer alıyor. Biri altın biri gümüş renkte olan anahtarlardan altın olanı cenneti, gümüş olanı ise Papa'yı temsil ediyor.
Piazza San Pietro, ortasında bir dikilitaşın bulunduğu, Bernini'nin sütunları ve azizlerin heykelleri ile süslenmiş oldukça geniş bir alana sahip daire şeklinde bir meydan. 

O, şehrin pek çok yerinden gördüğünüz devasa, görkemli soluk mavi kubbe şimdi tam karşınızda. Bir papa öldüğünde yerine kimin geçeceği hakkında kardinaller tarafından gizli bir oylama yapılırmış. Cupola denilen bu kubbeden beyaz duman çıktığında seçimin başarılı, siyah duman çıktığındaysa başarısız olduğu anlaşılırmış. 

Michelangelo'nun tasarladığı kubbeye çıkmak ve olağanüstü manzarayı izlemek mümkün ancak biraz zahmetli. Yukarı kadar tamamen merdivenleri kullanabilir ya da bir yere kadar asansörle çıkıp kalan 300 küsür basamağı tırmanmak suretiyle kubbeye çıkabilirsiniz. Bunu göze alamazsanız Castel Sant'Angelo'nun tepesinden Roma manzarası da muhteşem. 
 Basilica Di San Pietro, 60 bin kişi kapasitesi, yapımında aralarında Michelangelo, Bernini gibi ünlü sanatçıların da bulunduğu pek çok mimarın el emeği olan, muhteşem soluk mavi kubbeli dev bir yapı. Aziz Peter, Hz. İsa'nın 12 havarisinden biri ve bazilika onun mezarının üzerine kurulmuş. Yapımına mimar Borromini'nin başladığı ve Michelangelo tarafından tamamlanan bazilikada bugüne kadar görev yapmış tüm papaların mezarları (Tombs of the Saints), şapeller ve pek çok değerli heykel ve eser bulunuyor. 

Bunlardan en ünlüsü sanırım Michelangelo'ya ait olan Pieta. Bu eser aynı zamanda Michelangelo'nun eserin üzerine imzasını attığı tek eser olması ve İsa'nın naaşını kucaklamış halde tasvir edilen Meryem Ana'nın genç olarak tasvir edildiği tek çalışma olması ile ünlü. Pieta, uğradığı bir saldırı neticesinde camla korunarak sergilenmeye başlanmış.


LA CAPELLA SISTINA

Bazilikayı gezdikten sonra çok da kısa sayılamayacak bir yürüyüşle Vatikan Müzelerinin ve Sistine Şapeli'nin bulunduğu kısma gidiliyor. Vatikan Müzeleri, Papaların yıllar boyunca topladıkları heykellerin, tabloların, haritaların, çeşitli eserlerin sergilendiği oldukça büyük bir kompleks. Bu kısımda Raffaello Odaları çok değerli eserlere ev sahipliği yapıyor. Buradan sonra ulaştığınız Sistine Şapeli'nin kelimelerle tarifi yok. Yapımında pek çok sanatçının emeği geçmiş olsa da Michelangelo Buonarotti'nin üstünlüğü yadsınamaz. 

Michelangelo, Sistine Şapeli'nin tavan ve duvar süslemeleri için kendisine sunulan teklifi artık bir heykeltraş olduğunu söyleyerek ilk başta reddediyor. Sonrasında kabul etse dahi sözleşmeyi Heykeltraş Michelangelo yazarak imzalıyor. 3 yıllık bir ön çalışma sonrası duvar ve tavan süslemelerini 4 yılda tamamlıyor ve ortaya bu muazzam görüntü çıkıyor. Sürekli bir iskelede yatar vaziyette yıllarca büyük zorluklarla çalışan Michelangelo o dönem yaşadığı ıstırabı kardeşine yazdığı mektupta şöyle özetlemiş ;

‘Burada büyük bedensel cefalar çekiyorum, devasa dertlerle boğuşuyorum ve tek bir dostum yok, olmasını da istemiyorum, hatta ağzıma bir lokma yemek koyacak zamanı dahi bulamıyorum.’



Tavan süslemelerinde yaratılış ve Eski Ahit'ten hikayeler betimlenmiş. Bu kısımda Michelangelo, yan yana 9 resim çalışması yapmış. Bunlar sırasıyla; Işık Ve Karanlığın Ayrılışı, Güneşin Ve Ayın Yaradılışı, Göğün Ve Suların Ayrılışı, Ademin Yaradılışı, Havva'nın Yaradılışı, Günah Ve Cenetten Kovulma. 



Bu fresklerden en ünlüsü şüphesiz tam ortaya denk gelen Adem'in Yaradılışı. Tanrı'nın parmağı ile Adem'in parmağının birleşmek üzere olduğu kısım en ilgi çekici yer olsa gerek. Tanrı'nın ve etrafındaki meleklerinin betimlendiği kısımda kollarının altındaki meleklerden biri ifadesi ve yaşı ile diğerlerinden farklı, bu motifin Havva olabileceği düşünülüyormuş.


Duvardan başlayarak tavan kısmına devam eden fresklerden bir diğeri Kıyamet Günü. Bu freskte merkezde Hz İsa ve Meryem Ana yer alıyor. Etraflarında havariler, melekler ve insanlar. Cennet ve cehenneme gidecekler belirleniyor.

Her pazar saat 12:00'da Papa balkondan bazilikanın devasa avlusuna seslenerek vaaz veriyor. Meydanın koruması İtalyan polisine aitken Papa'lığın korunması ilginçtir paralı İsviçreli muhafızlara ait. Bunun sebebi bu muhafızların yiğitlik ve dürüstlükleriyle nam salmış olmalarıymış. Zaman içerisinde İsviçreli muhafızların ihaneti de yaşanmış ancak ne olursa olsun Vatikan'ın sırları hiç bir şekilde dışarı taşınmamış. Bilindiği üzere Vatikan, sırlar, yeraltı yolları, gizli geçitler ve şifrelerle kapalı kutu bir devlet. Öğretilerden biri 'Vatikan'ın sırları ahirette bile açıklanmaz.' şeklinde.
Vatikan ziyaretinizde kısa şort ya da etek (kısa ölçüsü diz üstü olabilir), askılı ve kolsuz bluzlar ile içeri alınmanız olası değil, aklınızda bulunsun. Vatikan Müzeleri için girişte metrelerce uzayabilen sırayı beklemek istemezseniz biletinizi bir miktar fark ödeyerek internet üzerinden önceden almanız mümkün. Roma Pass Card, Vatikan Müzeleri için artık geçerli değil. Sadece tarihinize uyarsa her ayın son pazar günü müze ücretsiz. 

Bir de şöyle bir seçenek var, ilginizi çekerse


Vatikan gezisini bitirdikten sonra nehir kenarına inip Castel Sant'Angelo'ya doğru devam edebilirsiniz. 
  • Pizzarium'da bir pizza molasından sonra tabii ki. Burası şehrin en iyi pizzasını yaptığını iddia ediyor. Vedat Milor'un da bir zamanlar tavsiye ettiği mekanda fiyatlar da çok uygun. Cipro metro durağına birkaç adım mesafede Via Della Meloria'da bulunuyor.
CASTEL SANT'ANGELO
Castel Sant'Angelo yani Aziz Melek Kalesi, Tiber nehrinin kenarına kurulmuş, önündeki Ponte Sant'Angelo ile birlikte hem gece hem gündüz görünümüyle şehrin ana silüetlerinden biri. 


Buraya ulaşmak için, zaten Vatikan sonrası geliyorsanız Vatikan'dan kısa bir yürüyüşle varabilisiniz. Bağımsız gelmek isterseniz yakınlarında metro durağı bulunmuyor, metronun Lepanto durağında inip yürüyebilirsiniz. Diğer seçenek ise Termini otobüs durağından ya da başka bir durakta yakalamışsanız 40 nolu otobüs ile buraya ulaşmak mümkün. 
Kale aslında, İmparator Hadrianus'un mezarı için M.S. 130 yıllarında inşa edilmiş. 1000 yılı aşkındır papalığın kalesi olarak kullanılıyor. Papaların, bu kaleyi tehlike anında kaçış noktası olarak kullanabilmeleri için St. Peter Bazilikası ile kale arasında Passetto Di Borgo adlı bir gizli yeraltı koridoru yapılmış. Tabii bunu görmek mümkün değil, Vatikan sırlarından bir diğeri. Kale diğer hayran kalınan pek çok yapı gibi dramatik olayların yaşandığı bir geçmişe sahip. Burası hapishane ve zindan olarak kullanılmış. Kalenin alt katlarında işkence ve idamların gerçekleştirildiği odalar bulunuyor. Giardano Bruno (Campo De'Fiori'de anıtı bulunan filozof) yakılarak öldürülmeden önce burada hapis yatmış. Hapis yatanlardan biri de bizim tarihimizden Fatih Sultan Mehmed'in oğlu Cem Sultan.
Gregorius Magnus, 590 yılında rüyasında vebanın sona ereceğini müjdeleyen Mikail meleği görür. Bunun üzerine meleğin bronz heykelini yaptırır ve kalenin adı da değişerek Castel Sant'Angelo olur.

Kale bünyesinde papalık daireleri ve kalenin tarihçesinin, tabloların, dönemin silah, zırh ve askeri kıyafetlerinin sergilendiği bir müze bulunuyor. 
Kalenin tepesine ulaşmak için spiral şeklinde tahta yolu çıkıyorsunuz ki buna kesinlikle değer. Kalenin terasından Roma manzarası paha biçilemez. 
Buraya gelene kadar tüm gördüğünüz yapıların sanki maketlerine bakar gibi Roma'yı izleyebilirsiniz. Hangi yapının nerede olduğunu o kadar güzel bir çizimle göstermişler ki, şehrin yapılarının arasından birini arayıp bulmak oyun gibi. Terasta bir de kafe bulunuyor.                       Hele bir de gün batımında buradaysanız...




Kalenin önünde bulunan Ponte Sant'Angelo, Roma'daki en güzel köprü. 



Melek heykelleri ile süslü bu köprü Ponte Sant'Angelo'nun bir yanındaki köprü olan Porta Umberto'dan geçerek Via Zanardelli'yi takip ederek Piazza Navona'ya ulaşmak mümkün. Ya da diğer yandaki köprüyü geçerek Vittorio Emmanuele II ( Bu caddeyi ve devamındaki Via Del Plebistico'yu bitirdiğinizde Piazza Venezia'ya çıkarsınız. ) caddesine bağlanarak gitmek de mümkün. 

 Piazza Navona, Pantheon ve Campo De'Fiori birbirlerine oldukça yakın yerler.

PIAZZA NAVONA

Piazza Navona yakınlarında bir metro durağı bulunmuyor ama Spagna durağında inerek yürüyebilirsiniz. Yakınlarda otobüs ve tramvay durakları da var. Termini'deki otobüs ana durağından 70 nolu otobüse ya da Colosseo durağından 87 nolu otobüse binerek ulaşabilirsiniz. 

Navona Meydanı'nın mermer isim taşında STADUIO DI DOMIZIANO yazısı dikkatinizi çekerse, meydanın asıl yapılış amacı hakkında bir ipucu yakaladınız demektir. 

Bu meydan, ilk olarak İmparator Domitian zamanından 30 bin kişi kapasiteli bir sta
dyum olarak yapılır. Stadyum çeşitli spor oyunlarına ev sahipliği yaptığı gibi suyla doldurulup deniz oyunlarının oynandığı bile olmuş. Meydanın etrafını bugün çevreleyen binalar, seyircilerin oturduğu bölümler, meydan ise yarışların yapıldığı kısımmış. Meydanın oval şeklinin sebebi de işte bu stadyum. Bugün Roma'nın en ünlü meydanı olan Piazza Navona, her daim kalabalık, restoranlar, kafeler ile dolu, sanatçılara ve sokak göstericilerine ev sahipliği yapıyor. Piazza Navona, İtalya'nın en ünlü mimarı ve heykeltraşı Bernini ve onun gölgesinde kalmış olsa da gizli dahi Borromini'nin süslemeleri ve çalışmalarıyla dolu. Caravagio, Rafaello ve Rubens gibi ünlü ressamların çalışmalarını barındıran kiliselerle taçlandırılmış bir meydan.
Meydanların olmazsa olmazı elbette çeşmeler ve yine İtalyan dahi heykel Bernini. Fontana Dei Quattro Fiumi yani Dört Nehir Çeşmesi 1651 yılında yapılmış. Ganj, Tuna, Rio De Plata ve Nil nehirlerinin simgelendiği çeşmenin orta boşluğunda Agonalis isimli dikilitaş yükseliyor.


Meydanın birer ucunda bulunan çeşmelerden biri elinde yabasıyla ahtapotla boğuşan Neptun temalı Fontana Del Nettuno, diğeri ise dört triton, yunuslar ve Afrikalılara benzeyen motiflerle  çevrilmiş Fontana Del Moro.

Dört Nehir Çeşmesi'nin tam karşısında bulunan Sant'Agnese in Agone kilisesi Borromini'nin eseri. 

Kilise, Azize Agnes'e ithafen yapılmış. Azize Agnes rivayete göre Hıristiyanlığı seçtiği için cezalandırılmak ve inancından vazgeçirilmek üzere bir geneleve ( Genelevin yerine bu kilisenin inşa edildiği de başka söylenti.)konulur. Fakat bunu bilen Roma halkı Agnes'e dokunmaz bir kişi haricinde. Bu kişi o anda kör olur ve sonrasında Azize Agnes onu dualarıyla iyileştirir. Agnes daha sonra Hıristiyanlara uygulanan yok etme çalışmaları sırasında şehit olur. Bu kiliseyi Melekler ve Şeytanlar'da kahramanımız Robert Langdon'ın saklandığı kilise olarak hatırlayabilirsiniz.  

Meydanda açıkça görebileceğiniz, iki ünlü rakibin eserlerindeki farklılık. Bernini mitolojik tanrılar ve Paganizm etkili eserler ortaya koyarken, Borromini Hıristiyanlığı sembolize etmiş.
  • Meydanda bulunan restoranlarda yemek yemenizi tavsiye edemeyeceğim zira fazlasıyla turistik, lezzet açısından fakir ve oldukça pahalılar. Tre Scalini neredeyse tüm rehber kitapların tavsiye ettiği bir restoran. Merakımızdan denediğimiz mekanda daha Aperitivo bölümünde yer alan Rucola Salad'ın fiyatını unutamam.:) ( evet evet adı üstünde roka salatası) Ama meydanın havasını solumak için bir kadeh şarap ya da Aperol Spritz içebilirsiniz. 
  • Hatta bana sorarsanız ona bile gerek yok direk yakınlardaki Enoteca Cul De Sac'a gidin derim. Enoteca'larda envai çeşit şarap ve şarapla yenecek tarzda yiyecekler bulunuyor.( Enoteca, şarap mahzeni anlamında bir kelime)
  • Trevi çeşmesi ya da Piazza Navona yakınlarında pizza için tavsiye edebileceğim bir mekan da Baffetto. İki şubesi bulunan Baffettoların hem fiyatları uygun hem de pizzaları güzel. Muhteşem pizzalar denemez ama fiyat-lezzet dengesine göre oldukça iyi sayılır.
İnsanı hayranlık duygusuyla yoran heykeller, eserler, tablolar, arkeolojik kalıntılar buluntular o kadar fazla ki bu şehirde zaman kısıtının olması en'leri seçmeye mecbur bırakıyor. 
Yine Navona yakınlarında bulunan Sant'Agostino kilisesi, Rafaello'nun freskleri ve Caravaggio'nun Madonna Del Loreto isimli eserine ev sahipliği yapıyor.
 Piazza Navona'dan kısa bir yürüyüşle Pantheon'a devam edilir. 

PANTHEON

Pantheon, Piazza Della Rotonda'da bulunuyor. 

Mimarisi akıllara durgunluk veren yapılardan biri Pantheon. Dışarıdan baktığınızda Yunan tapınaklarını andırıyor. İçerisine girdiğinizde kubbe biçimindeki bu dev yapının desteksiz nasıl ayakta kaldığına şaşıracaksınız ki kendisi dünyanın en büyük desteksiz kubbesi. Günümüze kadar ulaşanı, ilk ikisi yanıp yıkıldıktan sonra yapılan üçüncü olanı. Tepesindeki ''oculus'' adı verilen delik, başka hiçbir penceresi olmayan Pantheon'un tek ışık kaynağı. 


Yerdeki minik deliklerse içeriye dolacak yağmur sularını akıtmak için açılmış. Tanrıların Tapınağı denilen Pantheon 609 yılından beri kilise statüsünde ancak bir yandan ünlü kişilerin mezarlarının bulunduğu bir yer haline gelmiş. 

Fontana Del Pantheon da dikilitaş ile süslenmiş çeşmelerden bir diğeri. 
Pantheon'un bulunduğu meydan kafelerle çevrelenmiş. Bu muhteşem yapıyı izleyerek bir kahve molası verebilirsiniz. 
  • Tam da buralarda kahve için aslında iki muhteşem mekan tavsiyem olacak. Bunlar şehrin en iyi kahvelerini yaptıklarını iddia eden Cafe Sant'Eustachio ve Tazza D'Oro. İki mekan da Pantheon'a yakın konumda ve fiyatları oldukça uygun. Yine hazır buralardayken Giolitti'den bir dondurma yemeden dönmeyin.

Un caffe per favore...

Dondurmalarımızı aldık, Piazza Di Pietra ve Piazza Di Sant'Ignazio 'ya devam edip Hadrianus Tapınağı'nı görebiliriz. Piazza Sant'Ignazio , Via Del Corso caddesine çok yakın, burası da Piazza Venezia'ya.  

PIAZZA VENEZIA

 Romalıların mimarisini hiç beğenmediği Vittorio Emmanuel II için yaptırılan bu anıt Altare Della Patria) gerçekten de şehrin atmosferine o kadar yabancı duruyor ki...Bu bembeyaz görünümlü anıta beyaz fil, daktilo, düğün pastası gibi isimler takarak dalga geçiyorlar. Caddelere, meydanlara ismini veren bu devasa anıt ve heykele konu olan Vittorio Emmanuel II bölünmüş haldeki İtalya'yı birleştiren kral. 

İsmine sık rastlayacağımız Guiseppe Garibaldi de İtalya'nın bağımsızlığı için savaşmış, Napoli,Roma ve Sicilya'yı ülkeye dahil etmek gibi büyük başarılara imza atmış general ve politikacı. 
Piazza Venezia'dan sırasıyla Via Del Plebistico ve Corso Vittorio Emmanuele II yönünde yürürken sağ tarafta Palazzo Massimo Alle Colonne gözünüze çarpar. İşte burada caddenin karşı tarafındaki sol sokak Via Dei Baullari'den Campo De'Fiori'ye çıkabilirsiniz. Bir dakika hemen dönmeyin. 
  • Sizi muhteşem bir tatlıyla tanıştırmam gerek. Palazzo Massimo alle Colonne'den dümdüz aşağı devam edin. Sağ yanınızda Vicolo Savelli'yi görünce sapın. Pasticceria la Deliziosa'dan Timballo di Ricotta yedikten sonra devam edebilirsiniz.
CAMPO DE'FIORI
Campo De'Fiori yani Çiçek Tarlası. Ancak Piazza Campo Dei Fiori de tarihinde acıklı olaylara sahne olmuş. Meydanın ortasında cüppesiyle duran heykel sanki kendisine yapılanları anlatmak ister gibi. Dönemin filozofu Giardano Bruno, dünyanın güneş etrafında döndüğünü iddia edenlerden biriymiş. Ve bu fikirlerinden ötürü 1600 yılında diri diri yakılarak katledilmiş. 


Bugün meydan haftanın altı günü kurulan meyve, sebze ve çiçek pazarlarıyla rengarenk cıvıl cıvıl. Kafe ve restoranlarla dolu bu meydanda akşamları pazarlar kalktıktan sonra da  vakit geçirmek güzel.
  • Buralardayken pizza ya da fırından yeni çıkmış kurabiyeler, foccacia'lardan atıştırmak isterseniz Forno'yu kaçırmayın. 

UN ALTRO GIORNO IN ROMA 

ESQUILINO ve LATERANO BÖLGESİ

Termini bölgesinde bulunan Museo Nazionale Romano (Roma Ulusal Müzesi) grubuna ait Palazzo Massimo alle Terme ile başlayacak gezi rotasını Santa Maria Maggiore Kilisesi, yol üzerinde bulunan ilginizi çekerse Museo Nazionale D'Arte Orientale, Piazza San Giovanni in Laterano'da bulunan aynı isimli kilise, yine görmek isterseniz Caracalla  Hamamları( Terme di Caracalla) ile Pyramide durağına kadar sürdürebilirsiniz. Böylece Testaccio bölgesini de görmüş olursunuz. Hem de isterseniz buradan Trastevere kısmı bir köprü uzağınızda...

MUSEO NAZIONALE ROMANO-PALAZZO MASSIMO ALLE TERME 
Müzenin eserlerini paylaştığı Piazza Navona yakınlarındaki diğer bölümü Palazzo Altemps. Eskiden Cizvit okulu olarak kullanılan Termini İstasyonu yakınında bulunan Palazzo Massimo Alle Terme, ilk katında cumhuriyet ve ilk imparatorluk dönemlerine ait heykellerin, ikinci katında ise antik mozaikler ve fresklerin sergilendiği bir müze. Ayrıca sikke ve para koleksiyonları, küçük bir kız mumyası, dönemin mücevher koleksiyonları da sergilenenler arasında. 

Gerçekten gezilmeye değer bulduğum bu müze, insan bir heykele aşık olur mu sorusunu zihnime kazımıştır aynı zamanda:) 

Müzede fotoğraf çekmek serbest.

SANTA MARIA MAGGIORE

Santa Maria Maggiore, yani Büyük Azize Meryem Kilisesi adı üzerinde Meryem Ana'ya adanmış bir kilise. Roma'nın, en görkemli ve iç süslemelerine hayran kalacağınız kilisesi burası olsa gerek. Duvarlarda gerçek altın kullanılmış bu kilisede mozaik taşları, freskler, duvar resimleri başınızı döndürecek. 

Rivayete göre Meryem Ana bir gece Papa'nın rüyasına girer ve yeni yapacağı kilisenin yerini ertesi sabah karın yağdığı yer olarak belirteceğini söyle. Ertesi sabah 5 Ağustos olmasına rağmen Esquilino Tepesine kar yağar. Bu inanış, her 5 Ağustos'ta kilisede düzenlenen törenlerle kutlanır. 

MUSEO NAZIONALE D'ARTE ORIENTALE   

Doğu Sanatlar Müzesi çok da büyük olmayan bir binada Ortadoğu ve Uzakdoğu'da ortaya çıkarılmış eserlerin serilendiği bir müze. Bu müzede fotoğraf çekmek yasak ancak burası anlamsız yasaklar grubunda olduğundan fotoğraflar gördüğünüz gibi.:) 

Görevlilere bu eserlerin neden burada sergilendiğini sorduğumda net bir cevap alamamakla birlikte arkeologların İtalyan olması ve Roma İmparatorluğunun bir dönem buralara kadar uzandığı gibi bir açıklama yapmıştı. 

SAN GIOVANNI IN LATERANO

Şehrin en güzel ve görkemli kiliselerinden biri olan San Giovanni in Laterano, ilk bakışta çatı kısmında İsa'nın da aralarında bulunduğu dev heykellerle sizi etkiler. Kilisenin kapıları ve iç kısmına hakim olan beyaz tonlar huzur veren ruhani bir güzelliğe sahip. Bu bazilikada Hz. İsa'nın tırmandığına inanılan ve Kudüs'ten sökülerek buraya getirilen 28 basamaklı bir merdiven bulunuyor.

  • Tam burada ''Pompi'de tiramisuya doyamadım'' derseniz ilk şubesi yakınlardaki Re di Roma metro durağına yakın aklınızda olsun. 
TERME DI CARACALLA

Ulaşım için metronun Circo Massimo durağında inilebilir. Caracalla Hamamları oldukça geniş bir alana yayılmış, sadece hamamlar değil alışveriş alanları, egzersiz alanları, havuz, sauna, kütüphaneler, restoranların bulunduğu bir kompleks şeklinde düzenlenmiş. Yani hamamlar döneminde sadece temizlik değil pek çok aktiviteyi yapabilecekleri alanlar olarak kurulmuş. Yıkanma ve tuvalet ihtiyaçlarını bir arada gideren (!) Romalılar için hamamlar önemli bir yere sahipmiş. Tuvalet Roma halkı için büyük meseleymiş anlayacağınız zamanında, şöyle ki yalnızca soylular ve belli bir gelir düzeyine dahil kimseler hamamlara ya da ortak tuvalet alanlarına gidebilirlermiş. Bunlar dışındaki halk içinse bu iş için sokakları kullanmaktan başka çare yokmuş.


CIRCO MASSIMO
Aynı isimli metro durağına sahip olan bölge aslında Kolezyum'a çok yakın. Yani yürüyerek buraya ulaşmak istemezseniz Kolezyum sonrası plana dahil edilebilir ya da metronun Circo Massimo durağında inerek buraya ulaşabilirsiniz. 

Circo Massimo, eski Roma'da atlı araba yarışlarının düzenlendiği alanmış. Şimdilerde boş bir alan halinde olan bölgede ilgi çekebilecek eski dönem kiliseler, gül ve portakal bahçeleri bulunuyor. Eğer Roma'da yapacak bir işiniz kalmadıysa, şurayı da bir görelim dediyseniz gelebileceğiniz bir yer. Yoksa es geçebilirsiniz.
PIRAMIDE

Caius Cestius Piramidi, M.Ö. 12. yüzyılda yapılmış ismini taşıdığı kişinin aslında mezarı olan bir yapı. Buraya direk ulaşım için metronun Piramide durağında inmek yeterli. Roma'da bir piramitle karşılaşmak tuhaf olsa gerek. Caesar( Sezar) ile büyük aşkı Kleopatra bu iki uzak medeniyeti yakınlaştıran hikayelerden biri olabilir. O dönemlerde dikili taşlardan da hatırlayacağınız gibi Mısır'a ait eserler pek bir ünlüymüş Roma'da. 

Burası da fazlaca vakti olmayanlara önereceğim bir yer değil zira göreceğiniz yol kenarı kurulmuş büyük bir piramitten ibaret. Ancak piramidin yakınındaki Testaccio bölgesi gerek gece hayatı gerekse Yahudi mutfağından izler taşıyan eski Roma yemeklerini tadabileceğiniz restoranlarıyla belki ilginizi çekebilir, aklınızda olsun.

TESTACCIO

Testaccio bölgesi kendine has sakin, tuhaf bi havaya sahip. Burası gözden uzak geleneksel Roma mutfağının yemeklerini tatmak isteyenler için ideal. 
  • Siz de benim gibi aylak kaldığınız bir gün fırında enginarın peşine düşmek niyetindeyseniz, önerim Felice a Testaccio'da  Carciofi alla Romana yani Roma usulü enginar olabilir. Ama burası aslında Abacchio al Forno denen bir tür kuzu yemeği ile ünlü. Açılış saatlerine bakmayı unutmayın.
  • Roma'nın ilk şarküterilerinden olan Volpetti bir diğer seçenek. Anlatmaya gerek var mı bilmem muhteşem peynirler, prosciuttolar, sandviçler sizi bekliyor. İsterseniz sandviç ya da peynirlerinizi, şarabınızla birlikte alıp nehir kenarına da kurulabilirsiniz. 
  • En muhteşemini sona sakladım. Pizzeria Da Remo.Pizza ve Melanzane Parmigiano yemeden dönmeyin.Rezervasyonunuzu yaptırın ve saat 19:00'da kapının önünde olun ne olur ne olmaz. Buraya nasıl gidelim? Metrodan Piramide durağında indikten sonra Via Marmorata'dan dümdüz nehir tarafına doğu yürüyün. Via Giovanni Branca'dan sola dönün. Piazza di Santa Maria Liberatrice'44 te sizi bekliyor.
  • İsterseniz Ponte Sublicio üzerinden Trastevere'ye geçip caz club Big Mama'da geceye devam edebilirsiniz. 
OSTIA ANTICA-OSTIA ANTİK KENTİ

Antik Roma'da bir liman kenti olduğuna inanmak zor zira deniz ya da nehre yakın değil. Aslında 2000 yıl öncesinde Tevere Nehri'nin kıyısında yer alan bu kent, nehir yatağının yerinin değişmesiyle bir nevi karaya oturmuş. Burası oldukça büyük bir arkeolojik alan, şöyle düşünün ki antik bir şehri gezeceksiniz, dolayısıyla gezmek vakit alacağından zaman kısıtı olanlar için tavsiye edilebilecek bir yer değil.

Ostia'da çok iyi korunmuş bir antik tiyatro, Cupido ve Psyche Evi, 

Decumanus Maximus (şehrin ana caddesi), heykeller ve mozaiklerin sergilendiği bir müze, tanrılara adanmış tapınaklar, hamam kompleksi bulunuyor. Buraya gelirken özellikle bir yaz günündeyseniz şapka, hatta güneş kreminizi unutmayın, rahat ayakkabılar giyin  ve yanınıza mutlaka su ve yiyecek bir şeyler alın.
Ostia Antica'ya ulaşmak için metro ile Piramide durağına gelin. Buradan Porta San Paolo Tren İstasyonundan Roma-Lido trenine binip Ostia Antica durağında inebilirsiniz.

Cupido ile Psyche 

Cupido aslında hepimizin yakından tanıdığı Yunan Aşk Tanrısı Eros'un, Roma Mitolojisindeki ismi. Eros başkalarını oklarıyla birbirilerine aşık ederken bir gün oklarından biri kendi kalbine saplanır. 

Cupido'nun annesi Güzellik Tanrıçası Venus (Afrodit), güzel olduğu kadar kıskançtır da. Psyche bir ülkenin büyüleyici güzellikteki prensesidir. Psyche'yi görenler Venus'u unuturlar. Bu duruma sinirlenen Venus, oğlu Eros'tan Psyche'yi dünyanın en çirkin adamına aşık etmesini buyurur. Eros kendini vuran oklarıyla Psyche'ye aşık olur ve onu kimsenin bilmediği bir saraya kaçırtır.Cupido bir Tanrıdır ve bir ölümlü olan Psyche'nin onu görmesi yasaktır. Bu nedenle birlikte yaşadıkları yer her zaman karanlıktır. Kendisini ziyarete gelen kızkardeşlerinin ısrarları neticesinde bir gece merakına yenik düşerek, Cupido uyurken Psyche yanına gider ve elindeki mumun ışığını onun yüzüne tutar. Karşısında bir canavar görmeyi bekleyen Psyche, karşısında dünyanın en güzel erkeğini bulur. Yaşadığı şaşkınlıktan elindeki mumdan bir damlayı Cupido'nun üzerine damlatır. Uyanan adam bu duruma çok sinirlenerek sarayı terk eder. Psyche her yerde aşkını ararken Venus'e gidip yalvarmaya karar verir. Bunun üzerine Venus, Psyche sınamak için ona zorlu görevler verir ve prenses bunları başararak aşkına kavuşur. Psyche artık bir ölümsüzdür, Cupido'yla evlenir ve Hedone (Hedonizm, haz sözcükleri bu kelimeden gelir.) isminde bir kızları olur. Mozaiklerde, Psyche sözcüğünün anlamı olan kelebek nedeniyle Eros'un yanında, kelebek kanatları olan bir Tanrıça olarak resmedilmiş. 
BÜTÜN YOLLAR ROMA'YA ÇIKAR

Tutte le strade portano a Roma

Romalıların, bitmek bilmez topraklarını genişletme ve neredeyse tüm dünyaya hakim olma isteklerini gerçekleştirebilmeleri için her yere ulaşım sağlayabilecek yollara ihtiyaçları vardı. Roma'daki ilk taşla kaplanan yol Via Appia, 120 bin km uzunluğundaydı ve Brindisi'ye kadar uzanıyordu. Bir liman kenti olan Brindisi'den, Mısır, Yunanistan ve Afrika'ya gemilerle ulaşım sağlanıyordu. M.Ö. 312 yılında yapılan Via Appia'nın bugün hala bazı kısımlarını görebilmek mümkün. 
İşte ''Tüm Yollar Roma'ya Çıkar.'' sözü buradan ortaya çıkmış. 
Via Appia Antica'da bir yürüyüş yapmak isterseniz, 118 nolu otobüs ile buraya ulaşmak mümkün. Ayrıca ilginizi çekerse San Sebastiano Yeraltı Mezarlarını da görebilirsiniz.

 HEYKELLER KONUŞUYOR

Roma bitmez ama, son olarak konuşan heykellerden bahsedip sözü bitireceğim. Kalan kısımlar başka Roma tatillerinin konusu olsun.

Roma'da yüzyıllar önce siyaset ya da din üzerine olumsuz konuşmalar yapmak yasaktı. Bu dönemlerde insanlar söylemek istediklerini birer kağıda yazar ve şehirdeki heykellerin üzerlerine asarlarmış. Siz de  ''Ben bu heykellerin izini sürerim.'' derseniz heykeller ve bulundukları yerler şöyle; Madam Lucrezia (Piazza Di San Marco), Pasquino, Il Facchino (Via Del Corso, Fontana Del Facchino), Il Babbuino (Via Del Babbuino), Marforio (Palazzo Nuovo), Abate Luigi (Piazza Vidoni).
İlk konuşan heykel Pasquino olmuş. Suçlarından dolayı bir dönem nehre atılmaları bile düşünülmüş. Kağıda yazılanlardan şu not yazılanlar içinde en etkileyicisi ve anlamlısıydı belki...
Kendi tasarladıklarını hayata geçirmek için şehri talan etmekle suçlanan Papa Urban Barberini için ;
Quod on fecerunt Barberi, fecerunt Barberini.
Barbarlar yapmadı, Barberini yaptı.
Arrivederci Roma...




MANGIARE

Yazıma dağılmış mekan tavsiyelerimi bir başlıkta toplamak istedim. Yazıdakiler ve daha fazlası...

Kendi imalatım harita en azından aşağı yukarı nerelerde bulunduklarını belirlemede yardımcı olabilir :) 




RISTORANTE-PIZZERIA-TRATTORIA
1) DaRemo
2) La Fucina
3) La Gatta Mangiona
4) DaFelice
5) Pizzarium
6) Sforno 
7) Checchino dal 1887
8) Pizzeria Ivo
9) Alfredo
10) Le Mani in Pasta
11) Pastificio
12) Baffetto
13) Forno
CAFFE - ENOTECA

1) Tazza D'oro
2) Caffe Sant'Eustachio
3) Antico Caffe Greco
4) Caffe Canova
5) La Bottega Del Caffe 
6) Obika 
7) Bar Della Pace
8) Open Baladin
9) Cavour 313
10) Enoteca Cul De Sac
11) Ma Che Siete Venuti a Fa (Birra)

PASTICCERIA - GELATERIA

1) Pompi
2) Pasticceria La Deliziosa
3) Andreotti
4) Fatamorgana
5) Gelateria Del Teatro
6) Giolitti
7) Neve Di Latte


SALUMERIA
1)  Volpetti