MILANO
Kuzey
İtalya'dan başlayarak Güney İtalya'ya doğru seyahat eden biri insanlar
ve yemeklerdeki değişimi kolayca fark edebilir. Sicilya ve Calabria
bölgelerine vardığınızda, insanlarındaki inanılmaz sıcaklık, yaşam dolu
halleri, neşeleri tıpkı yemeklerin lezzetinin, baharatının artması gibi
zirveye ulaşır. Hep kafamızdaki İtalyan tipi aslında tam da budur. Kuzey
İtalya insanları ise daha durgun, az konuşan daha ciddi mizaca
sahipler. Bunun yanı sıra Milano'da tahmin edersiniz hemen herkes
gerçekten çok şık.
Milano tarihi
kalıntılar, arkeolojik alanlar açısından fakir bir şehir. Futbol ve moda
bu şehrin temel iki özelliği. Meraklısı iseniz ünlü markaların
neredeyse tamamını dünya modasına hediye etmiş İtalyan tasarımcılardan
alışveriş yapabilirsiniz moda fuarlarına, defilelere katılabilirsiniz.
Futbol fanatikleri için 80 bin kişi kapasiteli Stadio Guiseppe Meazza ya
da San Siro sanırım bir müze kıvamında olabilir.:) Bunlar dışında
görülecek, yapılacak bir şey yok mu derseniz? Elbette var.
GEZİLECEK YERLER
- Duomo di Milano (Duomo Katedrali)
- Galleria Vittorio Emanuele
- Porta Venezia
- Via Dante
- Teatro alla Scala (Scala Opera Evi ve Tiyatro Müzesi)
- Pinacoteca di Brera
- Santa Maria delle Grazie Kilisesi
- Castello Sforzesco (Sforzesco Kalesi)
- Museo Poldi Pezzoli
- Museo Nazionale Scienza e Tecnologia Leonardo da Vinci (Leonardo da Vinci Bilim ve Teknoloji Müzesi)
- Basilica di Sant'Ambrogio
- Navigli
- En az bir günümüzü Como Gölü, olursa Maggiore Gölü'ne ayırmayı unutmuyoruz. Bu başka bir yazının konusu.
MILANO'YA ULAŞIM
Milano'da Linate, Malpensa ve Bergamo olmak üzere 3 havaalanı bulunuyor. Linate Havaalanı, Türkiye'den yapılan uçuşlarda kullanılmıyor.
Malpensa,
Milano'ya 40 km uzaklıktaki en büyük havaalanı. Türkiye'den Pegasus
haricindeki tüm firmaların aktarmalı ya da direk Milano uçuşları bu hava
alanına yapılıyor. Pegasus ve daha çok düşük maliyetli uçuş
firmalarının tercih ettiği Bergamo Havaalanı da Milano'dan 45 km
uzaklıkta. Gerek Bergamo gerekse Malpensa Havaalanlarından şehre ulaşım
oldukça kolay. Tren, otobüs ya da havaalanı otobüsleriyle şehre ulaşmak
mümkün. Bu kısımda otobüs kullanmak daha rahat diye düşünüyorum.
İtalya'da şehirler arası tren kullanımı çok rahat ve yaygın. Pek çok yerde İtalya için trenlerin kalkış saatlerinde hep bir gecikme yaşandığı yazsa da böyle bir durumla hiç karşılaşmadım. Trenler varış ve kalkış olarak bildirilen dakikada olması gereken yerdelerdi.
Tren ve bilet türleriyle ilgili kısaca bir hatırlatma yaparsak, Regionale en yavaş ve en ucuz olan tren türü. Bu trenin biletlerini internet sitesi üzerinden yolculuğunuzdan en fazla 7 gün önce satın alabilmeniz mümkün. EC, Frecciarossa ve IC gibi hızlı ve daha konforlu olan trenlerin biletlerini 60 gün öncesinden alabilmek mümkün. Ne kadar önce satın alırsanız hem bilet bulma açısından hem de uygun fiyatla alabilme açısından şansınız artar. Bilet türleri de Base, Economy ve Super Economy olmak üzere 3'e ayrılıyor. Base türündeki biletlerde iade ve sınırsız değişim hakkınız var. Economy türü biletlerde bir kez değişim yapabilir ancak iade işlemi yapamazsınız. Super Economy türü biletlerde ise iade ya da değişim yapabilmek mümkün değil. Milano'dan gerek İtalya'nın başka şehirlerine gerekse diğer Avrupa ülkelerine trenle ulaşmak konforlu ve kolay.
http://www.trenitalia.com/cms/v/index.jsp?vgnextoid=4ddd1a035296f310VgnVCM1000005817f90aRCRD&formtype=1
Milano'da 3 tren istasyonu bulunuyor. Milano Central Train Station ana tren istasyonu, oldukça büyük, kalabalık mimari yapısıyla sizi kendine hayran bırakacak bir yapı. Trenler üst kattaki peronlardan hareket ediyor. Trenin hareket saatinden yaklaşık 10-15 dakika önce dev ekranda trenin hangi perondan kalkacağı yazıyor. Bunu kontrol ederek treninizin bulunduğu perona gitmeniz gerekiyor. Tabii ki öncesinde istasyondaki otomatlarda biletinizi onaylattıktan sonra.
Porta Garibaldi ikinci büyük tren istasyonu.
Bir de daha çok bölgesel tren seferlerinin yapıldığı Cadorna Tren İstasyonu var. Örneğin Como Gölü'ne gitmek isterseniz bu istasyonu kullanmanız gerekecek.
Ayrıca sınırsız ulaşım sağlayan, Duomo Katedrali'nin terasını gezmek ve Son Akşam Yemeği'ni görmek için öncelik hakkı tanıyan başka pek çok yerde indirim sunan, yine bazı restoranlarda indirim almanızı sağlayacak Milano Card almak mantıklı bir seçim olabilir. Bilgi edinmek için;
http://www.milanocard.it/
Milano'da yürüyerek şehri keşfetmek en güzeli ama vakti kısıtlı olanlar için Sightseeing seçeneği mantıklı olabilir. Rotayı ve ücretleri incelemek isterseniz;
http://www.milano.city-sightseeing.it/eng/index.htmili
Şehir içinde ulaşım hatlarını ya da şehirle ilgili diğer merak ettiklerinizi öğrenmek için;
http://www.atm.it/en/Pages/default.aspx
İtalya'da şehirler arası tren kullanımı çok rahat ve yaygın. Pek çok yerde İtalya için trenlerin kalkış saatlerinde hep bir gecikme yaşandığı yazsa da böyle bir durumla hiç karşılaşmadım. Trenler varış ve kalkış olarak bildirilen dakikada olması gereken yerdelerdi.
Tren ve bilet türleriyle ilgili kısaca bir hatırlatma yaparsak, Regionale en yavaş ve en ucuz olan tren türü. Bu trenin biletlerini internet sitesi üzerinden yolculuğunuzdan en fazla 7 gün önce satın alabilmeniz mümkün. EC, Frecciarossa ve IC gibi hızlı ve daha konforlu olan trenlerin biletlerini 60 gün öncesinden alabilmek mümkün. Ne kadar önce satın alırsanız hem bilet bulma açısından hem de uygun fiyatla alabilme açısından şansınız artar. Bilet türleri de Base, Economy ve Super Economy olmak üzere 3'e ayrılıyor. Base türündeki biletlerde iade ve sınırsız değişim hakkınız var. Economy türü biletlerde bir kez değişim yapabilir ancak iade işlemi yapamazsınız. Super Economy türü biletlerde ise iade ya da değişim yapabilmek mümkün değil. Milano'dan gerek İtalya'nın başka şehirlerine gerekse diğer Avrupa ülkelerine trenle ulaşmak konforlu ve kolay.
http://www.trenitalia.com/cms/v/index.jsp?vgnextoid=4ddd1a035296f310VgnVCM1000005817f90aRCRD&formtype=1
Milano'da 3 tren istasyonu bulunuyor. Milano Central Train Station ana tren istasyonu, oldukça büyük, kalabalık mimari yapısıyla sizi kendine hayran bırakacak bir yapı. Trenler üst kattaki peronlardan hareket ediyor. Trenin hareket saatinden yaklaşık 10-15 dakika önce dev ekranda trenin hangi perondan kalkacağı yazıyor. Bunu kontrol ederek treninizin bulunduğu perona gitmeniz gerekiyor. Tabii ki öncesinde istasyondaki otomatlarda biletinizi onaylattıktan sonra.
Porta Garibaldi ikinci büyük tren istasyonu.
Bir de daha çok bölgesel tren seferlerinin yapıldığı Cadorna Tren İstasyonu var. Örneğin Como Gölü'ne gitmek isterseniz bu istasyonu kullanmanız gerekecek.
ŞEHİR İÇİ ULAŞIM
Milano'da şehir içerisinde ulaşım 3 farklı hatta sahip son derece gelişmiş bir metro ağı, otobüs ve tramvaylarla sağlanıyor. Şehre gelir gelmez bir metro haritası edinin ve Milano'ya özgü sarı tramvaylara binip şehri gezin. Günlük, 48 saatlik ya da 3 günlük gibi değişik seçenekleri olan ulaşım kartlarından kalacağınız süreye uygun olanı tercih edin, bu kartlarla metro, tramvay ve otobüslerde sınırsız kullanım hakkınız var tabii süreleri dolana kadar.Ayrıca sınırsız ulaşım sağlayan, Duomo Katedrali'nin terasını gezmek ve Son Akşam Yemeği'ni görmek için öncelik hakkı tanıyan başka pek çok yerde indirim sunan, yine bazı restoranlarda indirim almanızı sağlayacak Milano Card almak mantıklı bir seçim olabilir. Bilgi edinmek için;
http://www.milanocard.it/
Milano'da yürüyerek şehri keşfetmek en güzeli ama vakti kısıtlı olanlar için Sightseeing seçeneği mantıklı olabilir. Rotayı ve ücretleri incelemek isterseniz;
http://www.milano.city-sightseeing.it/eng/index.htmili
Şehir içinde ulaşım hatlarını ya da şehirle ilgili diğer merak ettiklerinizi öğrenmek için;
http://www.atm.it/en/Pages/default.aspx
Bir Milano
gezisi başka nereden başlayabilir ki? Piazza Duomo'da bulunan Duomo
Katedrali şüphesiz görüp görebileceğimiz en ihtişamlı yapılardan.
Metronun merdivenlerini çıkarken böylesine muazzam bir mimariyle
karşılaşmanın tarif edilir bir hissi yok. Gotik ve barok tarzdaki
yapıların ayrı bir güzelliği, zerafeti var tıpkı bu bembeyaz,
ayrıntılarını fark ettikçe ''insan bunu nasıl yapar?'' sorusunu sıkça
aklınızdan geçirdiğiniz katedralde olduğu gibi. Duomo katedralinin
yapımında pek çok kişinin emeği geçmiş, Da Vinci de bunlardan biri.
Yapımı 500 küsur sene sürmüş Duomo di Milano için katedral tamamlandığı
zaman tüm Dünya'ya ait olacağı yönünde
halk arasında yayılmış bir rivayet var. İşte bu nedenle her daim var olan inşaat çalışmaları da bu rivayete dayandırılıyor.
Katedralin
içini gezmek ve terasına çıkmak mümkün. Teras için ayrı bilet alıyor ve
merdiven ya da asansör seçeneğiyle bu bilet de ikiye ayrılıyor. Teras
için aldığınız biletle Duomo Müzesi'ni ve katedralin içini de
gezebilirsiniz. Katedralin içini gezerken diğer pek çok katedral ve
kilisede olduğu gibi belki biraz daha sıkı uygulanan kıyafet kurallarına
uymak durumundasınız. Kolsuz ve dizüstünde olan giyecekler, hatlarınızı
çok belli eden kıyafetlerle içeri alınmayabilirsiniz, aklınızda olsun.
Çantanızda çok çok ince bir şal bulundurmak yaz aylarında kolsuz
kıyafetinizi örtmek için çözüm olabilir. Katedralin içi de oldukça
görkemli. Her bir minik parçayla, o parçaların ucuna yerleştirilmiş
irili ufaklı sayısız heykelle, vitraylarının güzelliği ile başınızı her
daim havada tutmaktan boyun ağrılarına sebep olabilecek bu yapının içini
görmeden, çatısına çıkmadan dönmeyin. Çatısında bulunan ilginç teras
bölümünde zaman zaman etkinlikler düzenleniyormuş, aklınızda olsun.
Katedralden
ayrıldıktan sonra hemen aynı meydanda bulunan dünyanın en eski alışveriş
merkezlerinden biri olan Galleria Vittorio Emanuele ya da La
Rinascente'ye alışveriş etmek gibi bir niyetiniz yoksa bile girin.
Bu şık çarşının içinde yürürken yer süslemelerinde göreceğiniz boğa resminin üzerinde topuğunuzun üzerinde kendi etrafınızda bir dönüş yaparsanız uğur getireceğine inanılıyor.
Çatı kısmı, yer karolarındaki zodyak işaretleri, mimarisi ile günümüz AVM'leri ile yakından uzaktan ilgisi olmayan bu yapının içindeki kafelerden birinde bir şeyler için ya da restoranlardan birinde Risotto alla Milanese yani Milano usulü risotto yiyin. Duomo tarafından girip diğer kapısına ilerlediğinizde sağdaki son restoran denenebilir.
Bu şık çarşının içinde yürürken yer süslemelerinde göreceğiniz boğa resminin üzerinde topuğunuzun üzerinde kendi etrafınızda bir dönüş yaparsanız uğur getireceğine inanılıyor.
Çatı kısmı, yer karolarındaki zodyak işaretleri, mimarisi ile günümüz AVM'leri ile yakından uzaktan ilgisi olmayan bu yapının içindeki kafelerden birinde bir şeyler için ya da restoranlardan birinde Risotto alla Milanese yani Milano usulü risotto yiyin. Duomo tarafından girip diğer kapısına ilerlediğinizde sağdaki son restoran denenebilir.
Kapıdan çıktığınızda orta kısmında Leonardo da Vinci'nin heykelinin bulunduğu yeşillik ufak bir meydana geleceksiniz.
Caddeden karşıya geçin.
Karşınızda sade dış görünüşüne tezat iç ihtişamından bi haber olduğunuz Teatro alla Scala'yı göreceksiniz. Burası dünyanın en ünlü opera evlerinden biri.
Milano'ya gelmişken yapabileceğiniz en iyi aktivitelerden biri burada bir akşam opera ya da klasik müzik konserine katılmak. Mekan ile etkinliğe katılan Milanoluların ihtişamı birbiriyle yarışabilir. Herkesin çok şık bir şekilde katıldığı bu etkinliklere giderken siz de kıyafetinizi ayarlamayı unutmayın. Benim bulunduğum tarihlerde Esa Pekka Salonen'in yönettiği filarmoni orkestrasının konseri vardı. Konser sırasında tanıştığım bu konser için taa Venedik'ten gelen Francesca Teyzenin bel ağrısı nedeniyle sırtını bana dayayarak konseri izlemesi bu tatilin tatlı hatıralarından biri oldu. Bu arada biletler için, gitmeyi düşünenlere sandalyeler hakkında bilgi vermeyi bir borç biliyorum. Balkon olarak satılan biletlerde balkonlar odalardan oluşuyor ve her odada süslü olabilir ama sonuçta yemek masası sandalyelerinden 2 önde 2 arkada olmak üzere 4 tane bulunuyor. Sorun şu ki bu sandalyeler numarasız ve eğer öndeki 2 taneye erken gidip yerleşemezseniz arkadaki sandalyelerde konseri tamamlamak zorunda kalırsınız ki pek tavsiye etmem.
Caddeden karşıya geçin.
Karşınızda sade dış görünüşüne tezat iç ihtişamından bi haber olduğunuz Teatro alla Scala'yı göreceksiniz. Burası dünyanın en ünlü opera evlerinden biri.
Milano'ya gelmişken yapabileceğiniz en iyi aktivitelerden biri burada bir akşam opera ya da klasik müzik konserine katılmak. Mekan ile etkinliğe katılan Milanoluların ihtişamı birbiriyle yarışabilir. Herkesin çok şık bir şekilde katıldığı bu etkinliklere giderken siz de kıyafetinizi ayarlamayı unutmayın. Benim bulunduğum tarihlerde Esa Pekka Salonen'in yönettiği filarmoni orkestrasının konseri vardı. Konser sırasında tanıştığım bu konser için taa Venedik'ten gelen Francesca Teyzenin bel ağrısı nedeniyle sırtını bana dayayarak konseri izlemesi bu tatilin tatlı hatıralarından biri oldu. Bu arada biletler için, gitmeyi düşünenlere sandalyeler hakkında bilgi vermeyi bir borç biliyorum. Balkon olarak satılan biletlerde balkonlar odalardan oluşuyor ve her odada süslü olabilir ama sonuçta yemek masası sandalyelerinden 2 önde 2 arkada olmak üzere 4 tane bulunuyor. Sorun şu ki bu sandalyeler numarasız ve eğer öndeki 2 taneye erken gidip yerleşemezseniz arkadaki sandalyelerde konseri tamamlamak zorunda kalırsınız ki pek tavsiye etmem.
Duomo'dan ve Teatro alla Scala'dan yürüyüş mesafesindeki Brera'ya doğru ilerlerken Milano ile özdeşleşen sarı tramvay:)
Brera, bana kalırsa Milano'nun en kaliteli bir yandan şirin, yaşanılası, kafelerle ve restoranlarla dolu bölgesi.
Oteldeki kahvaltı adı altında verilen tatsız şeyleri yemektense sabah buradaki kafelerden birine gelip kahvenizle bir şeyler atıştırabilirsiniz. İki mekan önerim olacak biri tam köşede yer alan Cafe Brera...
diğeri muhteşem güzel cupcake'ler yapan ve birbirinden lezzetli çayları bulunan Di Viole di Liquirizia.
Pinacoteca di
Brera sanırım şehrin en önemli sanat müzesi. Özellikle Hayez'in
eserlerini görmek isterseniz ünlü Il Bacio (The Kiss) tablosu burada
sergileniyor.
Benim için bir sürpriz de çok eskiden deli gibi puzzle yaptığım bir zamanlardan çok sevdiğim iki Venedik puzzle'ımın orijinal tablolarına burada rastlamaktı.
Benim için bir sürpriz de çok eskiden deli gibi puzzle yaptığım bir zamanlardan çok sevdiğim iki Venedik puzzle'ımın orijinal tablolarına burada rastlamaktı.
http://www.brera.beniculturali.it/
Duomo'nun yakınlarında bulunan Via Manzoini ve Via Venezia arasında kalan Via Della Spiga'yı bir turlayın derim. Burası araç trafiğine kapalı, şirin mi şirin vitrinleri olan minik dükkanlarla dolu bir sokak.
Duomo'nun yakınlarında bulunan Via Manzoini ve Via Venezia arasında kalan Via Della Spiga'yı bir turlayın derim. Burası araç trafiğine kapalı, şirin mi şirin vitrinleri olan minik dükkanlarla dolu bir sokak.
Milano'nun belki de en ilgi çeken yanı Santa Marie delle Grazie Kilisesi ve Manastırı.
Bu kiliseyi çekici kılansa Leonardo da Vinci'ye ait olan Mona Lisa'dan sonra belki dünyanın en ünlü ve bilinen sanat eseri diyebileceğimiz Son Akşam Yemeği, Last Supper ya da orijinal ismiyle L'ultima Cena bir başka deyişle de Il Cenacolo'nun burada olması. .
İnanışa göre Hz. İsa'nın çarmıha gerilmeden önce 12 havarisi ile birlikte kutsal kaseden şarap içip ekmek yediği son akşam yemeğinde Hz. İsa havarilerinden birinin kendisine ihanet edeceğini söyler. Leonardo da Vinci bu sahneyi kilisenin yemekhanesinin duvarına resmeder. Havarilerin yüzündeki şaşkınlık ifadesini bu denli gerçekçi yansıtabilmesini şaşkınlıkla izliyorsunuz. Sanılanın aksine bu bir tablo değil oldukça büyük boyutlarda bir duvar freski. Beyin kıvrımlarını en çok merak ettiğim insan olan Vinci, hristiyan dünyasına rahatsızlık veren bu eserinde kutsal kadehi ve yedikleri söylenen ekmeği resmetmemiş olduğu görülüyor. Resim yıllar içerisinde incelendiğinde sofradaki tabaklarda yılan balığı ve portakal dilimlerinin bulunduğu görülmüş. Bunun sebebi olarak Da Vinci'nin kendi beslenme alışkanlıklarını yansıtttığı düşünülmekte. Simge bilimcileri uzun yıllar boyunca meşgul eden bu eser Dan Brown'ın, Da Vinci'nin Şifresi kitabının temel kurgusunu da oluşturmuş.
Da Vinci, bu eseri tamamlayabilmek için günlerini harcamış, çoğu zaman saatlerce resmin karşısında hareketsizce durup izlediği, resimle ilgili kendi kendisiyle tartıştığı bilinirmiş. İşini aksattığı sanılıp Sforzesca tarafından eseri kısa sürede bitirmesi için sık sık uyarı bile almış.
Bu kiliseyi çekici kılansa Leonardo da Vinci'ye ait olan Mona Lisa'dan sonra belki dünyanın en ünlü ve bilinen sanat eseri diyebileceğimiz Son Akşam Yemeği, Last Supper ya da orijinal ismiyle L'ultima Cena bir başka deyişle de Il Cenacolo'nun burada olması. .
İnanışa göre Hz. İsa'nın çarmıha gerilmeden önce 12 havarisi ile birlikte kutsal kaseden şarap içip ekmek yediği son akşam yemeğinde Hz. İsa havarilerinden birinin kendisine ihanet edeceğini söyler. Leonardo da Vinci bu sahneyi kilisenin yemekhanesinin duvarına resmeder. Havarilerin yüzündeki şaşkınlık ifadesini bu denli gerçekçi yansıtabilmesini şaşkınlıkla izliyorsunuz. Sanılanın aksine bu bir tablo değil oldukça büyük boyutlarda bir duvar freski. Beyin kıvrımlarını en çok merak ettiğim insan olan Vinci, hristiyan dünyasına rahatsızlık veren bu eserinde kutsal kadehi ve yedikleri söylenen ekmeği resmetmemiş olduğu görülüyor. Resim yıllar içerisinde incelendiğinde sofradaki tabaklarda yılan balığı ve portakal dilimlerinin bulunduğu görülmüş. Bunun sebebi olarak Da Vinci'nin kendi beslenme alışkanlıklarını yansıtttığı düşünülmekte. Simge bilimcileri uzun yıllar boyunca meşgul eden bu eser Dan Brown'ın, Da Vinci'nin Şifresi kitabının temel kurgusunu da oluşturmuş.
Da Vinci, bu eseri tamamlayabilmek için günlerini harcamış, çoğu zaman saatlerce resmin karşısında hareketsizce durup izlediği, resimle ilgili kendi kendisiyle tartıştığı bilinirmiş. İşini aksattığı sanılıp Sforzesca tarafından eseri kısa sürede bitirmesi için sık sık uyarı bile almış.
Bu ünlü eser
günümüze ulaşana kadar bir çok badire atlatmış. O yıllarda kullanılan
boyama tekniği nedeniyle bir zaman sonra parça parça dökülmeye başlamış,
İtalyan Hükümeti uzun süren bir tadilatla eseri kurtarmayı başarmış.
Amerikalıların bombardımanı sonrasında kilise neredeyse tamamen harap
olmuş ama resmin olduğu duvar ayakta kalmayı başarmış. Yine Fransızların
işgalinden sonra parça parça sökülerek Fransa'ya götürülme fikrinden
son anda vazgeçilmiş.
Bileti satın
almak biraz zahmetli bir iş. Şöyle ki gişeden bilet bulmak mucize gibi
bir şey. İnternet sitesinden satın alacağınız biletiniz için 2 ay
sonraya verilebilecek tarihi göz önüne alarak olabildiğince önceden
satın almak durumundasınız. Boyamanın olduğu odaya kadar 3 kez güvenlik
kontrolünden geçiliyor ve korunması, muhafazası bu kadar zor olan bir
eserin fotoğrafını çekmek elbette yasak. Kimi zaman bu yasakları uyarı
alma pahasına deldiğim bir gerçekse de buradaki engellemeyi son derece
mantıklı ve gerekli bulduğumdan saygı duyuyorum. :)
http://www.grazieop.it/grazie_op/00000064_Grazie_OP.html
Fotoğraftaki orijinali değil Leonardo Da Vinci Bilim ve Teknoloji Müzesinde bulunan bir kopyasından çekmiştim
Fotoğraftaki orijinali değil Leonardo Da Vinci Bilim ve Teknoloji Müzesinde bulunan bir kopyasından çekmiştim
Castello Sforzesco, oldukça geniş bir alana yayılmış 15. yüzyılda inşa edilmiş bir kale olmasının dışında içinde ünlü sanatçıların elinden çıkma heykellerin ve tabloların sergilendiği müzeleri ve sanat galerilerini barındırmasıyla gezilip görülecekler listesinde yerini alıyor. Müzelere gitmeye niyetiniz yoksa da kalenin içini ücretsiz gezebilirsiniz. Kale bünyesindeki müzeler hakkında bilgi almak için link;
Rönesans
döneminin birbirinden güzel tabloları, ilginç ama İran halıları bunun
dışında savaş döneminden kalma zırhların, silahların sergilendiği Poldi
Pezzoli Müzesi görmek isteyebileceğiniz yerlerden biri.
Vaktiniz varsa
ya da bilime meraklıysanız hele Leonardo da Vinci hayranıysanız bu
müzeyi görmelisiniz. Bir de bünyesinde küçük bir tren müzesi
barındırdığını duyduğumda benim için yapılacaklar listesinin ilk
sıralarındaydı. Milano, Milano oldu olalı kullanılan tramvaylar burada
sergileniyor.
Müzeyi gezerken cam duvarlı odalarda aileleriyle birlikte en fazla 5-6 yaşlarındaki küçük çocuklara verilen bilim etkinliklerini, oyunla öğretilen fizik kuramlarını, matematiksel oyunları gördüğümde ne kadar şanslı olduklarını düşündüm. Leonardo'nun tasarladığı pek çok alet ve devasa makineleri görebileceğiniz bu müzede, bugün kullandığımız aletlerin, temizlik malzemelerinin tarihçesi, keşfi, üretildikleri malzemeler kimi zaman kısa filmlerle anlatılarak sergileniyor.
Müzeyi gezerken cam duvarlı odalarda aileleriyle birlikte en fazla 5-6 yaşlarındaki küçük çocuklara verilen bilim etkinliklerini, oyunla öğretilen fizik kuramlarını, matematiksel oyunları gördüğümde ne kadar şanslı olduklarını düşündüm. Leonardo'nun tasarladığı pek çok alet ve devasa makineleri görebileceğiniz bu müzede, bugün kullandığımız aletlerin, temizlik malzemelerinin tarihçesi, keşfi, üretildikleri malzemeler kimi zaman kısa filmlerle anlatılarak sergileniyor.
Müzeye yakın
bir konumda bulunan San't Ambrogio Bazilikasını ziyaret edebilirsiniz.
Burası Milano'nun en eski dini yapılarından biri.
Bu kilisenin efsaneleşmiş bir hikayesi var. Kilisede ''Şeytanın Sütunu'' diye adlandırılan bir sütun bulunuyor.
Milanolular hava durumuna bağlı olarak bazı günlerde bu sütundan kükürt kokusu yayıldığını iddia ediyorlar. Daha da tüyleri ürperten rivayet ise:) bu sütuna kulağımızı dayadığımızda cehennemden geldiği söylenen sesler duyduğumuz şeklinde, denedim mi hayır. Sütunun gövdesinde iki delik bulunuyor. Asıl efsanenin kurgusu da bu deliklerle ilgili.
Sant'Ambrogio, kilisenin bahçesinde gezinirken şeytanla karşılaşıyor. Şeytan, Aziz’e saldırmaya kalkıştığı anda Aziz şeytana bir tekme savuruyor ve şeytan meşhur sütuna çarpıyor ve böylece başındaki boynuzlar sütundaki deliklerin açılmasına sebep oluyor.
Şeytan'ın bu deliklerden sızarak cehenneme açılan yolu izlediği kükürt kokusu ve cehenneme ait seslerin gelme sebebinin bu olay olduğuna inanılıyor.
Milanolular hava durumuna bağlı olarak bazı günlerde bu sütundan kükürt kokusu yayıldığını iddia ediyorlar. Daha da tüyleri ürperten rivayet ise:) bu sütuna kulağımızı dayadığımızda cehennemden geldiği söylenen sesler duyduğumuz şeklinde, denedim mi hayır. Sütunun gövdesinde iki delik bulunuyor. Asıl efsanenin kurgusu da bu deliklerle ilgili.
Sant'Ambrogio, kilisenin bahçesinde gezinirken şeytanla karşılaşıyor. Şeytan, Aziz’e saldırmaya kalkıştığı anda Aziz şeytana bir tekme savuruyor ve şeytan meşhur sütuna çarpıyor ve böylece başındaki boynuzlar sütundaki deliklerin açılmasına sebep oluyor.
Şeytan'ın bu deliklerden sızarak cehenneme açılan yolu izlediği kükürt kokusu ve cehenneme ait seslerin gelme sebebinin bu olay olduğuna inanılıyor.
Açılış kapanış saatleri ve bilgi için link;
Müzeleri,
tarihi eserleri, kaleyi, katedralleri bir tarafa bırakalım Milano'nun
sokaklarının keyfini çıkaralım. Sokakta nerede keyifli vakit geçirilir
derseniz biri Brera biri Navigli.
Navigli kendine has havası nedeniyle bir parça ağır basıyor. Bir nehir kenarına dizilmiş birbirinden güzel, şirin kafeler yeme içme mekanları, ufak dükkanlar düşünün hani bu dükkanların dışarıdan fotoğrafını çekmeye bayılırız, kartpostal gibidir. İşte böyle bir yer Navigli.
Navigli'de ince ince yağan yağmurun altında yıllar öncesinden...
Akşamları ışıl ışıl, ister nehir kenarında turlayın ister gezi teknesiyle nehirde, ya da kafelerden, trattorialardan birine oturun bir şeyler yiyip için, belki nehirde park etmiş restorana çevrilmiş ufak feribotları tercih edersiniz bilemem ama buraya mutlaka gelin, akşam gelin.
Zira gündüz bu mekanların neredeyse tamamı kapalı ve fotoğraflarda gördüğünüz üzere bomboş:) Navigli'ye metro ile Porta Genova durağında inerek ulaşmak mümkün ya da Duomo'nun yan caddelerinden olan Porta Ticinese'den güzel bir yürüyüşle de gelebilirsiniz. Ayrıca Navigli'de pazar günleri kanal boyunca pek çok değişik objenin, antikaların satıldığı bir pazar kuruluyor aklınızda olsun.
Navigli kendine has havası nedeniyle bir parça ağır basıyor. Bir nehir kenarına dizilmiş birbirinden güzel, şirin kafeler yeme içme mekanları, ufak dükkanlar düşünün hani bu dükkanların dışarıdan fotoğrafını çekmeye bayılırız, kartpostal gibidir. İşte böyle bir yer Navigli.
Navigli'de ince ince yağan yağmurun altında yıllar öncesinden...
Akşamları ışıl ışıl, ister nehir kenarında turlayın ister gezi teknesiyle nehirde, ya da kafelerden, trattorialardan birine oturun bir şeyler yiyip için, belki nehirde park etmiş restorana çevrilmiş ufak feribotları tercih edersiniz bilemem ama buraya mutlaka gelin, akşam gelin.
Zira gündüz bu mekanların neredeyse tamamı kapalı ve fotoğraflarda gördüğünüz üzere bomboş:) Navigli'ye metro ile Porta Genova durağında inerek ulaşmak mümkün ya da Duomo'nun yan caddelerinden olan Porta Ticinese'den güzel bir yürüyüşle de gelebilirsiniz. Ayrıca Navigli'de pazar günleri kanal boyunca pek çok değişik objenin, antikaların satıldığı bir pazar kuruluyor aklınızda olsun.
MANGIARE
1. Valentino Vintage Ristorante: Duomo'ya çok yakın bu restorana akşam
yemeği için gidin ve mutlaka rezervasyon yaptırın. Yemekler konusunda
hiç endişe etmeyeceğiniz bir mekan. Saat 19:00' dan sonra açıldığını
eğer öğlen tercih edecekseniz de 12:00 ile 14:30 arası açık olduğunu
unutmayın. Tıpkı diğer tüm restoranlar gibi.
2. Diğer bir restoran önerim için Corsa Porta Ticinese 'den bahsetmek
istiyorum. Burası Duomo'nun yan caddelerinden biri. Uzun, sağlı sollu
mağazaların, kafelerin sıralandığı bu caddeden aşağı doğru yürümeye
devam ettiğinizde 2. yüzyıldan kalma Roma kalıntılarının olduğu Coloni
di San Lorenzo'yu göreceksiniz.
Ayrıca
Roma kalıntıları dediğimiz sütunların etrafında, akşamları içeceğini
alan insanlar sokak müzisyenlerini dinleyip birlikte şarkılara eşlik
ediyorlar. Bu caddeden Navigli bölgesine devam edebileceğinizi
hatırlatayım.
3. Ben çok istememe rağmen ATMosfera'da yemek için yer bulmayı bir
türlü başaramadım ama belki siz şanslı olabilirsiniz. ATMosfera aslında
nostaljik son derece şık bir tramvay. Şehri turlarken güzel bir akşam
yemeği yeme fikri size cazip gelirse linki inceleyin, mail ile
rezervasyon yaptırmak mümkün;
4. Pizza yemek istediğinizde tek önerim;
5. Son
olarak Kuzey İtalya'daysanız ''Happy Hour'' dan özgün adıyla Aperitivo
saatlerinden faydalanabilirsiniz. Nedir Aperitivo? Sadece içecek için
ödeme yapıp açık büfeden sınırsız faydalanmak Aperitivo. Bunun için
önerim Navigli ya da Corso Como yani Como Sokağı ve özellikle bu
sokaktaki 10 Corso Como. Corso Como'ya Porta Garibaldi metro
istasyonundan ulaşmak mümkün. Canlı sokaklardan biri de Corso Sempione.
Buraya ulaşım 1 nolu tramvayla ya da Castello Sforzesca'dan yürüyüşle de
yapılabilir.
6. Ve elbette
muhteşem kahveler...Öyle nerede güzel kahve içerim diye aramanıza hiç
gerek yok. Sadece kahveyi ya da sıcak içecekleri genellikle bizim kadar
sıcak tüketmiyorlar, eğer ılık ya da soğuk sayılabilecek bir şeyler
içmek zorunda kalmak istemiyorsanız sıcak istediğinizi belirtin yeter.
Fotoğraflardan sağdaki Bergamo Tren İstasyonu'nun yanındaki ayaküstü bir
şeyler atıştırılan yanında bir espresso yuvarlanan yerlerden yani Il
Bar, diğeri ortalama bir pastaneden...