Milano Gezilecek Yerler



Başkent unvanını Roma'ya kaptırmış Milano, ülkenin sanayi, dünyanın da moda denilince akla gelen ilk şehri. İtalya'nın kuzeyinde bulunan Lombardia bölgesinin başkenti olan şehir, modayla çok da ilgisi olmayan, iş gereği fuarlara, tanıtımlara katılmak için şehre gelmemiş kişileri kendine nasıl çeker? Bağlantı yolumun üzerinde olmasaydı Milano, İtalya'da görmeyi son sıraya yerleştireceğim şehir olabilirdi. Milano konumu dolayısıyla gerek ülke içinde gerekse ülkeler arası tam bir geçiş noktası niteliğinde.Tıpkı Bologna ya da Floransa şehirlerini İtalya gezilerinde konaklama yeri seçip pek çok diğer şehre kolayca ulaşabileceğiniz gibi. Ama sanırım en büyük avantajı Como başta olmak üzere o muhteşem göller bölgesine çok yakın olması ki Milano'ya kadar geldiyseniz mutlaka 1 gününüzü Como Gölü'ne ayırın. Ayrıca yine Venedik ve Verona günübirlik bile seyahat edilebilecek uzaklıkta. 
Kuzey İtalya'dan başlayarak Güney İtalya'ya doğru seyahat eden biri insanlar ve yemeklerdeki değişimi kolayca fark edebilir. Sicilya ve Calabria bölgelerine vardığınızda, insanlarındaki inanılmaz sıcaklık, yaşam dolu halleri, neşeleri tıpkı yemeklerin lezzetinin, baharatının artması gibi zirveye ulaşır. Hep kafamızdaki İtalyan tipi aslında tam da budur. Kuzey İtalya insanları ise daha durgun, az konuşan daha ciddi mizaca sahipler. Bunun yanı sıra Milano'da tahmin edersiniz hemen herkes gerçekten çok şık.
Milano tarihi kalıntılar, arkeolojik alanlar açısından fakir bir şehir. Futbol ve moda bu şehrin temel iki özelliği. Meraklısı iseniz ünlü markaların neredeyse tamamını dünya modasına hediye etmiş İtalyan tasarımcılardan alışveriş yapabilirsiniz moda fuarlarına, defilelere katılabilirsiniz. Futbol fanatikleri için 80 bin kişi kapasiteli Stadio Guiseppe Meazza ya da San Siro sanırım bir müze kıvamında olabilir.:) Bunlar dışında görülecek, yapılacak bir şey yok mu derseniz? Elbette var.

                                                       GEZİLECEK YERLER

  1. Duomo di Milano  (Duomo Katedrali)
  2. Galleria Vittorio Emanuele
  3. Porta Venezia
  4. Via Dante
  5. Teatro alla Scala (Scala Opera Evi ve Tiyatro Müzesi)
  6. Pinacoteca di Brera
  7. Santa Maria delle Grazie Kilisesi
  8. Castello Sforzesco (Sforzesco Kalesi)
  9. Museo Poldi Pezzoli 
  10. Museo Nazionale Scienza e Tecnologia Leonardo da Vinci (Leonardo da Vinci Bilim ve Teknoloji Müzesi)
  11. Basilica di Sant'Ambrogio
  12. Navigli
  13. En az bir günümüzü Como Gölü, olursa Maggiore Gölü'ne ayırmayı unutmuyoruz. Bu başka bir yazının konusu.

       MILANO'YA ULAŞIM

Milano'da Linate, Malpensa ve Bergamo olmak üzere 3 havaalanı bulunuyor. Linate Havaalanı, Türkiye'den yapılan uçuşlarda kullanılmıyor. 
Malpensa, Milano'ya 40 km uzaklıktaki en büyük havaalanı. Türkiye'den Pegasus haricindeki tüm firmaların aktarmalı ya da direk Milano uçuşları bu hava alanına yapılıyor. Pegasus ve daha çok düşük maliyetli uçuş firmalarının tercih ettiği Bergamo Havaalanı da Milano'dan 45 km uzaklıkta. Gerek Bergamo gerekse Malpensa Havaalanlarından şehre ulaşım oldukça kolay. Tren, otobüs ya da havaalanı otobüsleriyle şehre ulaşmak mümkün. Bu kısımda otobüs kullanmak daha rahat diye düşünüyorum. 
İtalya'da şehirler arası tren kullanımı çok rahat ve yaygın. Pek çok yerde İtalya için trenlerin kalkış saatlerinde hep bir gecikme yaşandığı yazsa da böyle bir durumla hiç karşılaşmadım. Trenler varış ve kalkış olarak bildirilen dakikada olması gereken yerdelerdi.
Tren ve bilet türleriyle ilgili kısaca bir hatırlatma yaparsak, Regionale en yavaş ve en ucuz olan tren türü. Bu trenin biletlerini internet sitesi üzerinden yolculuğunuzdan en fazla 7 gün önce satın alabilmeniz mümkün. EC, Frecciarossa ve IC gibi hızlı ve daha konforlu olan trenlerin biletlerini 60 gün öncesinden alabilmek mümkün. Ne kadar önce satın alırsanız hem bilet bulma açısından hem de uygun fiyatla alabilme açısından şansınız artar. Bilet türleri de Base, Economy ve Super Economy olmak üzere 3'e ayrılıyor. Base türündeki biletlerde iade ve sınırsız değişim hakkınız var. Economy türü biletlerde bir kez değişim yapabilir ancak iade işlemi yapamazsınız. Super Economy türü biletlerde ise iade ya da değişim yapabilmek mümkün değil. Milano'dan gerek İtalya'nın başka şehirlerine gerekse diğer Avrupa ülkelerine trenle ulaşmak konforlu ve kolay. 
http://www.trenitalia.com/cms/v/index.jsp?vgnextoid=4ddd1a035296f310VgnVCM1000005817f90aRCRD&formtype=1
Milano'da 3 tren istasyonu bulunuyor. Milano Central Train Station ana tren istasyonu, oldukça büyük, kalabalık mimari yapısıyla sizi kendine hayran bırakacak bir yapı. Trenler üst kattaki peronlardan hareket ediyor. Trenin hareket saatinden yaklaşık 10-15 dakika önce dev ekranda trenin hangi perondan kalkacağı yazıyor. Bunu kontrol ederek treninizin bulunduğu perona gitmeniz gerekiyor. Tabii ki öncesinde istasyondaki otomatlarda biletinizi onaylattıktan sonra.
Porta Garibaldi ikinci büyük tren istasyonu.
Bir de daha çok bölgesel tren seferlerinin yapıldığı Cadorna Tren İstasyonu var. Örneğin Como Gölü'ne gitmek isterseniz bu istasyonu kullanmanız gerekecek.

ŞEHİR İÇİ ULAŞIM 

Milano'da şehir içerisinde ulaşım 3 farklı hatta sahip son derece gelişmiş bir metro ağı, otobüs ve tramvaylarla sağlanıyor. Şehre gelir gelmez bir metro haritası edinin ve Milano'ya özgü sarı tramvaylara binip şehri gezin. Günlük, 48 saatlik ya da 3 günlük gibi değişik seçenekleri olan ulaşım kartlarından kalacağınız süreye uygun olanı tercih edin, bu kartlarla metro, tramvay ve otobüslerde sınırsız kullanım hakkınız var tabii süreleri dolana kadar.
Ayrıca sınırsız ulaşım sağlayan, Duomo Katedrali'nin terasını gezmek ve Son Akşam Yemeği'ni görmek için öncelik hakkı tanıyan başka pek çok yerde indirim sunan, yine bazı restoranlarda indirim almanızı sağlayacak Milano Card almak mantıklı bir seçim olabilir. Bilgi edinmek için;
http://www.milanocard.it/
Milano'da yürüyerek şehri keşfetmek en güzeli ama vakti kısıtlı olanlar için Sightseeing seçeneği mantıklı olabilir. Rotayı ve ücretleri incelemek isterseniz;
http://www.milano.city-sightseeing.it/eng/index.htmili 
Şehir içinde ulaşım hatlarını ya da şehirle ilgili diğer merak ettiklerinizi öğrenmek için; 
http://www.atm.it/en/Pages/default.aspx

 Bir Milano gezisi başka nereden başlayabilir ki?  Piazza Duomo'da bulunan Duomo Katedrali şüphesiz görüp görebileceğimiz en ihtişamlı yapılardan. Metronun merdivenlerini çıkarken böylesine muazzam bir mimariyle karşılaşmanın tarif edilir bir hissi yok. Gotik ve barok tarzdaki yapıların ayrı bir güzelliği, zerafeti var tıpkı bu bembeyaz, ayrıntılarını fark ettikçe  ''insan bunu nasıl yapar?'' sorusunu sıkça aklınızdan geçirdiğiniz katedralde olduğu gibi. Duomo katedralinin yapımında pek çok kişinin emeği geçmiş, Da Vinci de bunlardan biri. Yapımı 500 küsur sene sürmüş Duomo di Milano için katedral tamamlandığı zaman tüm Dünya'ya ait olacağı yönünde
halk arasında yayılmış bir rivayet var. İşte bu nedenle her daim var olan inşaat çalışmaları da bu rivayete dayandırılıyor.
Katedralin içini gezmek ve terasına çıkmak mümkün. Teras için ayrı bilet alıyor ve merdiven ya da asansör seçeneğiyle bu bilet de ikiye ayrılıyor. Teras için aldığınız biletle Duomo Müzesi'ni ve katedralin içini de gezebilirsiniz. Katedralin içini gezerken diğer pek çok katedral ve kilisede olduğu gibi belki biraz daha sıkı uygulanan kıyafet kurallarına uymak durumundasınız. Kolsuz ve dizüstünde olan giyecekler, hatlarınızı çok belli eden kıyafetlerle içeri alınmayabilirsiniz, aklınızda olsun. Çantanızda çok çok ince bir şal bulundurmak yaz aylarında kolsuz kıyafetinizi örtmek için çözüm olabilir. Katedralin içi de oldukça görkemli. Her bir minik parçayla, o parçaların ucuna yerleştirilmiş irili ufaklı sayısız heykelle, vitraylarının güzelliği ile başınızı her daim havada tutmaktan boyun ağrılarına sebep olabilecek bu yapının içini görmeden, çatısına çıkmadan dönmeyin. Çatısında bulunan ilginç teras bölümünde zaman zaman etkinlikler düzenleniyormuş, aklınızda olsun.

Katedralden ayrıldıktan sonra hemen aynı meydanda bulunan dünyanın en eski alışveriş merkezlerinden biri olan Galleria Vittorio Emanuele ya da La Rinascente'ye alışveriş etmek gibi bir niyetiniz yoksa bile girin. 



Bu şık çarşının içinde yürürken yer süslemelerinde göreceğiniz boğa resminin  üzerinde topuğunuzun üzerinde kendi etrafınızda bir dönüş yaparsanız uğur getireceğine inanılıyor. 
Çatı kısmı, yer karolarındaki zodyak işaretleri, mimarisi ile günümüz AVM'leri ile yakından uzaktan ilgisi olmayan bu yapının içindeki kafelerden birinde bir şeyler için ya da restoranlardan birinde Risotto alla Milanese yani Milano usulü risotto yiyin. Duomo tarafından girip diğer kapısına ilerlediğinizde sağdaki son restoran denenebilir.


Kapıdan çıktığınızda orta kısmında Leonardo da Vinci'nin heykelinin bulunduğu yeşillik ufak bir meydana geleceksiniz.



 Caddeden karşıya geçin.



Karşınızda sade dış görünüşüne tezat iç ihtişamından bi haber olduğunuz Teatro alla Scala'yı göreceksiniz. Burası dünyanın en ünlü opera evlerinden biri. 




Milano'ya gelmişken yapabileceğiniz en iyi aktivitelerden biri burada bir akşam opera ya da klasik müzik konserine katılmak. Mekan ile etkinliğe katılan Milanoluların ihtişamı birbiriyle yarışabilir. Herkesin çok şık bir şekilde katıldığı bu etkinliklere giderken siz de kıyafetinizi ayarlamayı unutmayın. Benim bulunduğum tarihlerde Esa Pekka Salonen'in yönettiği filarmoni orkestrasının konseri vardı. Konser sırasında tanıştığım bu konser için taa Venedik'ten gelen Francesca Teyzenin bel ağrısı nedeniyle sırtını bana dayayarak konseri izlemesi bu tatilin tatlı hatıralarından biri oldu. Bu arada biletler için, gitmeyi düşünenlere sandalyeler hakkında bilgi vermeyi bir borç biliyorum. Balkon olarak satılan biletlerde balkonlar odalardan oluşuyor ve her odada süslü olabilir ama sonuçta yemek masası sandalyelerinden 2 önde 2 arkada olmak üzere 4 tane bulunuyor. Sorun şu ki bu sandalyeler numarasız ve eğer öndeki 2 taneye erken gidip yerleşemezseniz arkadaki sandalyelerde konseri tamamlamak zorunda kalırsınız ki pek tavsiye etmem.

Duomo'dan ve Teatro alla Scala'dan yürüyüş mesafesindeki Brera'ya doğru ilerlerken Milano ile özdeşleşen sarı tramvay:)



Brera, bana kalırsa Milano'nun en kaliteli bir yandan şirin, yaşanılası, kafelerle ve restoranlarla dolu bölgesi. 
Oteldeki kahvaltı adı altında verilen tatsız şeyleri yemektense sabah buradaki kafelerden birine gelip kahvenizle bir şeyler atıştırabilirsiniz. İki mekan önerim olacak biri tam köşede yer alan Cafe Brera...




 diğeri muhteşem güzel cupcake'ler yapan ve birbirinden lezzetli çayları bulunan Di Viole di Liquirizia.




Pinacoteca di Brera sanırım şehrin en önemli sanat müzesi. Özellikle Hayez'in eserlerini görmek isterseniz ünlü Il Bacio (The Kiss) tablosu burada sergileniyor.





Benim için bir sürpriz de çok eskiden deli gibi puzzle yaptığım bir zamanlardan çok sevdiğim iki Venedik puzzle'ımın orijinal tablolarına burada rastlamaktı.




     http://www.brera.beniculturali.it/

Duomo'nun yakınlarında bulunan Via Manzoini ve Via Venezia arasında kalan Via Della Spiga'yı bir turlayın derim. Burası araç trafiğine kapalı, şirin mi şirin vitrinleri olan minik dükkanlarla dolu bir sokak.

Milano'nun belki de en ilgi çeken yanı Santa Marie delle Grazie Kilisesi ve Manastırı. 



Bu kiliseyi çekici kılansa Leonardo da Vinci'ye ait olan Mona Lisa'dan sonra belki dünyanın en ünlü ve bilinen sanat eseri diyebileceğimiz Son Akşam Yemeği, Last Supper ya da orijinal ismiyle L'ultima Cena bir başka deyişle de Il Cenacolo'nun burada olması. .
 İnanışa göre Hz. İsa'nın çarmıha gerilmeden önce 12 havarisi ile birlikte kutsal kaseden şarap içip ekmek yediği son akşam yemeğinde Hz. İsa havarilerinden birinin kendisine ihanet edeceğini söyler. Leonardo da Vinci bu sahneyi kilisenin yemekhanesinin duvarına resmeder. Havarilerin yüzündeki şaşkınlık ifadesini bu denli gerçekçi yansıtabilmesini şaşkınlıkla izliyorsunuz. Sanılanın aksine bu bir tablo değil oldukça büyük boyutlarda bir duvar freski. Beyin kıvrımlarını en çok merak ettiğim insan olan Vinci, hristiyan dünyasına rahatsızlık veren bu eserinde kutsal kadehi ve yedikleri söylenen ekmeği resmetmemiş olduğu görülüyor. Resim yıllar içerisinde incelendiğinde sofradaki tabaklarda yılan balığı ve portakal dilimlerinin bulunduğu görülmüş. Bunun sebebi olarak Da Vinci'nin kendi beslenme alışkanlıklarını yansıtttığı düşünülmekte. Simge bilimcileri uzun yıllar boyunca meşgul eden bu eser Dan Brown'ın, Da Vinci'nin Şifresi kitabının temel kurgusunu da oluşturmuş.
Da Vinci, bu eseri tamamlayabilmek için günlerini harcamış, çoğu zaman saatlerce resmin karşısında hareketsizce durup izlediği, resimle ilgili kendi kendisiyle tartıştığı bilinirmiş. İşini aksattığı sanılıp Sforzesca tarafından eseri kısa sürede bitirmesi için sık sık uyarı bile almış.
Bu ünlü eser günümüze ulaşana kadar bir çok badire atlatmış. O yıllarda kullanılan boyama tekniği nedeniyle bir zaman sonra parça parça dökülmeye başlamış, İtalyan Hükümeti uzun süren bir tadilatla eseri kurtarmayı başarmış. Amerikalıların bombardımanı sonrasında kilise neredeyse tamamen harap olmuş ama resmin olduğu duvar ayakta kalmayı başarmış. Yine Fransızların işgalinden sonra parça parça sökülerek Fransa'ya götürülme fikrinden son anda vazgeçilmiş. 
Bileti satın almak biraz zahmetli bir iş. Şöyle ki gişeden bilet bulmak mucize gibi bir şey. İnternet sitesinden satın alacağınız biletiniz için 2 ay sonraya verilebilecek tarihi göz önüne alarak olabildiğince önceden satın almak durumundasınız. Boyamanın olduğu odaya kadar 3 kez güvenlik kontrolünden geçiliyor ve korunması, muhafazası bu kadar zor olan bir eserin fotoğrafını çekmek elbette yasak. Kimi zaman bu yasakları uyarı alma pahasına deldiğim bir gerçekse de buradaki engellemeyi son derece mantıklı ve gerekli bulduğumdan saygı duyuyorum. :)
           http://www.grazieop.it/grazie_op/00000064_Grazie_OP.html
Fotoğraftaki orijinali değil Leonardo Da Vinci Bilim ve Teknoloji Müzesinde bulunan bir kopyasından çekmiştim


Castello Sforzesco, oldukça geniş bir alana yayılmış 15. yüzyılda inşa edilmiş bir kale olmasının dışında içinde ünlü sanatçıların elinden çıkma heykellerin ve tabloların sergilendiği müzeleri ve sanat galerilerini barındırmasıyla gezilip görülecekler listesinde yerini alıyor. Müzelere gitmeye niyetiniz yoksa da kalenin içini ücretsiz gezebilirsiniz. Kale bünyesindeki müzeler hakkında bilgi almak için link;
Rönesans döneminin birbirinden güzel tabloları, ilginç ama İran halıları bunun dışında savaş döneminden kalma zırhların, silahların sergilendiği Poldi Pezzoli Müzesi görmek isteyebileceğiniz yerlerden biri.
Vaktiniz varsa ya da bilime meraklıysanız hele Leonardo da Vinci hayranıysanız bu müzeyi görmelisiniz. Bir de bünyesinde küçük bir tren müzesi barındırdığını duyduğumda benim için yapılacaklar listesinin ilk sıralarındaydı. Milano, Milano oldu olalı kullanılan tramvaylar burada sergileniyor.






Müzeyi gezerken cam duvarlı odalarda aileleriyle birlikte en fazla 5-6 yaşlarındaki küçük çocuklara verilen bilim etkinliklerini, oyunla öğretilen fizik kuramlarını, matematiksel oyunları gördüğümde ne kadar şanslı olduklarını düşündüm. Leonardo'nun tasarladığı pek çok alet ve devasa makineleri görebileceğiniz bu müzede, bugün kullandığımız aletlerin, temizlik malzemelerinin tarihçesi, keşfi, üretildikleri malzemeler kimi zaman kısa filmlerle anlatılarak sergileniyor.  
                          http://www.museoscienza.org/dipartimenti/leonardo/leonardo.asp




Müzeye yakın bir konumda bulunan San't Ambrogio Bazilikasını ziyaret edebilirsiniz. Burası Milano'nun en eski dini yapılarından biri.
Bu kilisenin efsaneleşmiş bir hikayesi var. Kilisede ''Şeytanın Sütunu'' diye adlandırılan bir sütun bulunuyor.
 Milanolular hava durumuna bağlı olarak bazı günlerde bu sütundan kükürt kokusu yayıldığını iddia ediyorlar. Daha da tüyleri ürperten rivayet ise:) bu sütuna kulağımızı dayadığımızda cehennemden geldiği söylenen sesler duyduğumuz şeklinde, denedim mi hayır. Sütunun gövdesinde iki delik bulunuyor. Asıl efsanenin kurgusu da bu deliklerle ilgili.
Sant'Ambrogio, kilisenin bahçesinde gezinirken şeytanla karşılaşıyor. Şeytan, Aziz’e saldırmaya kalkıştığı anda Aziz şeytana bir tekme savuruyor ve şeytan meşhur sütuna çarpıyor ve böylece başındaki boynuzlar sütundaki deliklerin açılmasına sebep oluyor.
 Şeytan'ın bu deliklerden sızarak cehenneme açılan yolu izlediği kükürt kokusu ve cehenneme ait seslerin gelme sebebinin bu olay olduğuna inanılıyor.
Açılış kapanış saatleri ve bilgi için link;

Müzeleri, tarihi eserleri, kaleyi, katedralleri bir tarafa bırakalım Milano'nun sokaklarının keyfini çıkaralım. Sokakta nerede keyifli vakit geçirilir derseniz biri Brera biri Navigli.
 Navigli kendine has havası nedeniyle bir parça ağır basıyor. Bir nehir kenarına dizilmiş birbirinden güzel, şirin kafeler yeme içme mekanları, ufak dükkanlar düşünün hani bu dükkanların dışarıdan fotoğrafını çekmeye bayılırız, kartpostal gibidir. İşte böyle bir yer Navigli. 






Navigli'de ince ince yağan yağmurun altında yıllar öncesinden...





Akşamları ışıl ışıl, ister nehir kenarında turlayın ister gezi teknesiyle nehirde, ya da kafelerden, trattorialardan birine oturun bir şeyler yiyip için, belki nehirde park etmiş restorana çevrilmiş ufak feribotları tercih edersiniz bilemem ama buraya mutlaka gelin, akşam gelin. 
Zira gündüz bu mekanların neredeyse tamamı kapalı ve fotoğraflarda gördüğünüz üzere bomboş:) Navigli'ye metro ile Porta Genova durağında inerek ulaşmak mümkün ya da Duomo'nun yan caddelerinden olan Porta Ticinese'den güzel bir yürüyüşle de gelebilirsiniz. Ayrıca Navigli'de pazar günleri kanal boyunca pek çok değişik objenin, antikaların satıldığı bir pazar kuruluyor aklınızda olsun.

MANGIARE

  1.  Valentino Vintage Ristorante: Duomo'ya çok yakın bu restorana akşam yemeği için gidin ve mutlaka rezervasyon yaptırın. Yemekler konusunda hiç endişe etmeyeceğiniz bir mekan. Saat 19:00' dan sonra açıldığını eğer öğlen tercih edecekseniz de 12:00 ile 14:30 arası açık olduğunu unutmayın. Tıpkı diğer tüm restoranlar gibi. 

    2. Diğer bir restoran önerim için Corsa Porta Ticinese 'den bahsetmek istiyorum. Burası Duomo'nun yan caddelerinden biri. Uzun, sağlı sollu mağazaların, kafelerin sıralandığı bu caddeden aşağı doğru yürümeye devam ettiğinizde 2. yüzyıldan kalma Roma kalıntılarının olduğu Coloni di San Lorenzo'yu göreceksiniz. 
Bu yapının sağ tarafında yer alan Fratelli La Bufala'da yediğiniz hiçbir şeyden pişman olmayacağınıza eminim. Fiyatları uygun ve makarnalar muhteşem.


Ayrıca Roma kalıntıları dediğimiz sütunların etrafında, akşamları içeceğini alan insanlar sokak müzisyenlerini dinleyip birlikte şarkılara eşlik ediyorlar. Bu caddeden Navigli bölgesine devam edebileceğinizi hatırlatayım.

   3. Ben çok istememe rağmen ATMosfera'da yemek için yer bulmayı bir türlü başaramadım ama belki siz şanslı olabilirsiniz. ATMosfera aslında nostaljik son derece şık bir tramvay. Şehri turlarken güzel bir akşam yemeği yeme fikri size cazip gelirse linki inceleyin, mail ile rezervasyon yaptırmak mümkün; 
4. Pizza yemek istediğinizde tek önerim; 
               http://www.pizzeriaspontini.it/ 

   5. Son olarak Kuzey İtalya'daysanız ''Happy Hour'' dan özgün adıyla Aperitivo saatlerinden faydalanabilirsiniz. Nedir Aperitivo? Sadece içecek için ödeme yapıp açık büfeden sınırsız faydalanmak Aperitivo. Bunun için önerim Navigli ya da Corso Como yani Como Sokağı ve özellikle bu sokaktaki 10 Corso Como. Corso Como'ya Porta Garibaldi metro istasyonundan ulaşmak mümkün. Canlı sokaklardan biri de Corso Sempione. Buraya ulaşım 1 nolu tramvayla ya da Castello Sforzesca'dan yürüyüşle de yapılabilir. 

6.  Ve elbette muhteşem kahveler...Öyle nerede güzel kahve içerim diye aramanıza hiç gerek yok. Sadece kahveyi ya da sıcak içecekleri genellikle bizim kadar sıcak tüketmiyorlar, eğer ılık ya da soğuk sayılabilecek bir şeyler içmek zorunda kalmak istemiyorsanız sıcak istediğinizi belirtin yeter. Fotoğraflardan sağdaki Bergamo Tren İstasyonu'nun yanındaki ayaküstü bir şeyler atıştırılan yanında bir espresso yuvarlanan yerlerden yani Il Bar, diğeri ortalama bir pastaneden...
Nerede içerseniz için Benissimo!